4- Karanlık Evren

En başından başla
                                    

Şaşırtıcı derecede, çok fazla...

Bunca zaman içimde hissettiğim o boşluğu tatmış olmalıydı. Hayatım kısıtlanmış olduğu için zaman içerisinde kendimi de kısıtlamaya başlamıştım. Normalde klasik müzik eşliğinde resim çizer, kendimi zorlayana kadar spor yapardım. Hayal gücümün sınırlarını zorlardım bu resimlerde. Tarihin geçmişteki sırlarından sonuçlar çıkarırdım. Bir bulmaca gibiydi. Çözülmesi gereken bulmacalar...

Hayatım sadece yazmakla kısıtlandığından beri bunlardan yoksundum. Aklımı zorlamadığım her saniye, her dakika bana acı veriyordu. Ne garip ama, beynimi zorlamadığım zaman asıl boşluğa düşüyordum.

Jimin arabayı durduğunda arabadan indim ve eve doğru ilerledim. Neden normal hayatıma dönmüyordum? Neden bu kısıtlamaları kabul ediyordum? Bana acı verdiğini bile bile... Kapıdan içeri girer girmez, üzerime salaş bir tişört giydim ve şekillenmiş saçlarımı huysuz bir edayla dağıttım. Kaküllerim alnıma dağıldığında daha rahat hissediyordum.

Üst kattaki terasa geçmeden önce tozlu depoya mahkum edilmiş tuvali ve şövaleyi çıkardım. Birkaç öksürük krizine girmem canımı falan sıkmamıştı. Özgür hissetmek, bunu tamamen bastırıyordu.

Guaj boyaları da çıkardıktan sonra karanlık gökyüzünün üzerinde parıldayan aya baktım. Antika plağımdan klasik müzik açmayı ihmal etmemiştim. Elbette ki yüksek bir sesle... Jimin evine gittiği için yüksek sesli müzikten şikayet edemeyecekti.

Resmime başladım. Arkaya karanlık bir atmosfer hakim olurken ayın parıltısını yansıtan göz alıcı bir göl çizmeye başladım. Gölün etrafında ise yukarıya uzanan devasa nilüferler çizdim. Özgürlüğün sembolleri... Bu resim geri dönüşümün bir sembolü olacaktı.

***

"Seokjin! Seokjin!" Gözlerimi açmaya çalışırken omzumu şiddetli bir ağrı kapladı. Gözlerimi açmaya çalıştıkça daha da yanıyorlardı. Nedeni, şüphesiz ki güneşin ışınlarıydı.

Mayışmış bir şekilde uzun kollarımı ileri doğru açıp gerdim. Yanımda duran Jimin küçük gözlerini ne kadar olabilirse o kadar büyüttü.

"Sen bunu sadece bir gecede mi yaptın?" İşaret parmağıyla dün güneşin ilk ışıklarına kadar çizdiğim resmi gösterdi. Evet, bitirmiştim.

Başımla onayladım. Sadece iki ya da üç saat uyumuş olmalıydım ama önemli değildi. Sert bir kahveyle hemen kendime gelirdim.

Ayağa kalkıp aşağı kata yöneldiğimde Jimin peşimden geliyordu. "Kim bilir kaç saatlik uykuyla duruyorsun!"

"Benim için sorun değil, Jimin."

Mutfağa girdiğimde kahvemi yapmaya koyuldum. Gözlerini olabilirmiş gibi daha da büyüttü. "Bir de aç karınla o en acısından yaptığın sert kahveni mi içeceksin?" Kahveyi yapmaya devam ederken başımla onayladım.

"156 IQ'lu sen aklını mı kaçırdın?!" Bıkkın bakışlarımı Jimin'e çevirdim. "156 IQ'mun olması sert kahve içemeyeceğim anlamına mı geliyor?"

"Sen akıllanmazsın," diyerek derin bir nefes aldı ve içeri yöneldi. 156 IQ'lu birine sen akıllanmazsın demek ne kadar komikse, şu an hissettiğim rahatlık da o kadar büyüktü.

bilinmeyen numara: resmini görmek isterdim

seokjin: neden görmedin o zaman?

seokjin: istediğin her şeyi yaptığını sanıyordum

bilinmeyen numara: istediğim her şeyi yaparım, bu doğru

bilinmeyen numara: senin yüzünden göremedim

şeytanın ağında ❧ taejin (+15)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin