Onun kral olduğunu öğrendiğim zaman söylediği yalanların gerekli olduğuna kendimi ikna edip ona yeninde inanmış ve bu şehre gelip beni avucunun içine almasına izin vermiştim. Yeniden... Ve o beni gittiği yerlere sürüklemişti. Neden beni seçti diye hiç sorgulamamam benim de aptal olduğumu gösteriyordu. Onca güvenilir insan varken neden benimle Kuzey dağlarına gitmişti? Onun anahtarıydım çünkü. Ben, girmek istediği yerlerin kapısını açabilirdim.

İçimdeki fırtınadan sıyrılıp annemin sözlerine odaklandım. Her yirmi yılda bir uyandığını söylüyordu. Bu... Bu hala inanılmaz ve imkânsız bir şey gibi geliyordu bana. Bir insan yaşlanmadan nasıl bunca sene hayatta kalabiliyordu? Bir insan nasıl böyle icatlar yapabiliyordu? Bu çok garip ve yanlış geliyordu.

İlk izlediğim zaman bunun bir şaka olduğunu, saçma sapan bir rüya gördüğümü ya da delirdiğimi düşünmüştüm. Belki de çektiğim işkenceler yüzünden ölümle yaşam arasında gidip gelirken, kendi kafamdan saçma şeyler uydurmuştum. Kendimi, tokatlayarak, etrafa yumruk atarak birçok kez uyandırmaya çalışmıştım. Hiçbiri işe yaramamıştı, hepsi gerçekti. Video bittikten sonra uzun süre ağlamış ve Werner'ın adını çığlık çığlığa bağırmıştım. Bunların gerçek olmaması için ona yalvarmıştım. O ise yanıma diz çöküp her şeyin doğru olduğunu, onu affetmemi fısıldamış, bana sarılmıştı.

Bir süre ondan destek aldım. Ardından onun düzenbaz biri olduğunu hatırlayıp kendimden uzaklaştırdım ve onu odadan kovdum. Gitmek istemedi ama çığlıklarım ve nefretim onu püskürttü. Sonra videoyu tekrar ve tekrar izledim ve her izleyişimde annemin söylediği şeylerin gerçekliğine inanmaya başladım. Dünya icadına zaten inanıyordum, somut olarak bir kanıt yoktu ama Werner bahsettiğinden beri ona inancım tamdı. Sanırım yalan söylemediği tek konu buydu.

Geçmiş atalarımızın ürettiği bu makine yüzyıllardır kuzeydeydi. Tamir edilmesi gerekiyordu ve yüzyıllar boyunca ayakta kalması için sürekli bakıma ihtiyacı vardı. Onu tamir edecek birileri mutlaka olmalıydı yoksa bunca yüzyıl ayakta kalamazdı. Bu fikre de aklım yatmıştı ama her yirmi yılda bir uyanmaları... İşte inanamadığım şey buydu.

Dikkatimi videoya verdim. Annem, Doktor Melanie James foster, bir ilaçtan bahsediyordu. Delilik hastalığından kurtulmasını sağlayacak bir ilaç olduğunu ve eğer hala hayattaysa ona enjekte etmesini istiyordu Werner'dan. Videoyu her izleyişimde, bu cümleler nefesimi kesip kalbimin durmasına neden oluyordu. Annem aslında deli değildi, ilacını aldığı takdirde eski haline dönebilirdi. Gözümden akan gözyaşlarını ceketimin tersiyle sürerken annemin ilaçla ilgili söylediği şeyleri düşündüm. Gerçekten de iyileşme şansı var mıydı? Yeniden eskisi gibi olabilir miydi? Küçük bir şansı dahi olsa, uğraşmaya değerdi.

Bir anda yüzümde küçük bir gülücük oluştu. Anneme yıllarca deli gözüyle bakmıştım. Aslında haksız da sayılmazdım, hareketleri onun kafayı çizdiğini gösteriyordu ama şimdi, ona her deli değişim bir bir aklıma geliyor ve kalbimi yaralıyordu. Dünyanın en zeki kadınlarından birinin düştüğü duruma acıyla gülmemek elde değildi.

Oturduğum sandalyede dizlerimi yukarı doğru çekip ayak tabanlarımı sandalyenin ön kısmına koydum. Ardından başımı dizlerime yaslayıp videonun devamını izledim. Videoda annem, beni ve kardeşlerimi güvenli bir yere götürmesini istiyordu Werner'dan. Bizim hiçbir şey bilmeden hayatımıza devam etmemizi istiyordu. Werner annemin dediklerini yapmıştı ama yine de... Bana yalan söylemiş, beni ve kardeşlerimi kullanmıştı. Ben bir anahtardım ona göre. Köydeki karşılaşmamız, bana para teklif edip yolculuğa çıkmamız, Kuzey'e beni yalnız göndermemesi... Tanrım! Ne kadar aptalım.

Peki ya bana olan sevgisi? Beni yanında tutmak için mi böyle davranmıştı? Bana videoyu göstermeden önce bir resimden bahsetmişti. O resimdeki küçük kıza olan sevgisini gözlerinde görebilmiştim. Bir saat önce, o kızı kıskanmıştım. O kız bendim, kendi kendimi kıskanmış sayılırdım ama bu canımı daha da çok sıkıyordu. Yalanlar söyleyerek beni buralara kadar getirmişti. Sevgisi bu acıyı geçiremezdi. Artık ona nasıl güvenecektim.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Where stories live. Discover now