3.8

10.2K 585 401
                                    

İyi okumalar
___

"Kahveleri sen alır mısın güzelim?" diye sordu Demir elindeki abur cubur tepsisiyle salona girdiğinde. O elindeki tepsiyi sehpahaya bırakırken ben de kahveleri alarak yanına gittim. Benimle bir şey konuşmak istediğini, fikrimi almak istediğini ve onun için çok önemli olduğunu söylemişti.

Bu yüzden onun evine gelmiş, atıştırmalıklar ve kahve eşliğinde konuyu konuşacaktık. Atıştırmalıkları tepsiden alıp sehahaya dizdikten sonra L koltuğa oturdu ve rahat edebilmem için birazcık kaydı. Birbirimize bakacak şekilde oturduğumuzda derin bir nefes verdi, gergin olduğu her halinden belliydi.

"Ne oldu? Kötü bir şey mi?"

Başını iki yana sallarken dudaklarını araladı. "Ben okulu bırakmak istiyorum Defne. Yani lise bitsin, sınava da girerim öylesine ama o kadar. Ben üniversite falan okumak istemiyorum."

Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken sessiz kaldım. Eğer buna karar verdiyse tabii ki saygı duyacaktım fakat geçerli bir sebebi ve hayata dair planı olmak zorundaydı. "Peki ne yapmayı planlıyorsun? Veya neden okumak istemiyorsun?"

"Çünkü okusam da bu ülkede bir bok olamayacağımı biliyorum tamam mı? Mükemmel bölümler kazanacak akdar iyi değil derslerim, aynı zaman da herhangi bir spor dalına yönelip de hayatımı değiştirecek kadar yetenekli değilim. Tamam iyi basketbol oynuyorum ama öylesine oynayan bir liseliyim, anladın mı? Okumak bana hiçbir şey kazandırmayacak, aksine vakit kaybı. Ayrıca sizden iki yaş büyüğüm, tamamen vakit kaybı."

"Anladım hayatım," dedim anlayışla ona bakarken. Hak da veriyordum kendisine. Biraz derin düşünen birisi birkaç yıl içinde mahvolacağımızı anlayabilirdi. O da hayatını buna göre şekillendirmek istiyordu. "peki bir planın var mı? Tamam, üniversite okuma ama ne yapacaksın?"

"Kafe açmak istiyorum. Zaten biraz birikmişim var kenarda tamam mı? Giderim okulu açığa alırım sonra da çalışmaya başlarım. Annemden kalan miras da var. Sonra gider güzel bir yer açarım. Beraber işletiriz, sen aynı zamanda istediğin bölümü okursun falan. Hem okula giderken para da kazanmış olursun, rahat olur anladın mı? Bence mükemmel plan. Tabii İstabul dışını istiyorsan başka bir yere de gidebiliriz. İzmir de güzel mesela. Nereye istersen oraya gelebilirim seninle. Bir düzen kurarız, beraber oluruz tamam mı?"

Heyecanla anlattıkları hoşuma gidiyordu. Her şeyi en ,nce ayrıntısına kadar düşünmüştü ve İstanbul'da kalmak istemiyorum desem gitmeye hazırdı. Bensiz bir gelecek planlamadığı kurduğu her cümlede iraz daha belli ediyordu kendisini. Gelecek planını yaparken beni de koymuştu içine.

"Demir, sakin ol bebeğim." dediğimde gülerek başını iki yana salladı. "Heyecanlandım."

"Fark ettim. Bence gayet güzel plan. Ayrıca İstanbul'dan gitme gibi bir düşüncem yok, burası gayet güzel. Planını da çok sevdim, eğer geleceğini böyle hayal ediyorsan böyle yaparsın ve ben de elimden geldiğince destek olurum."

"Sen sınavına çalışacaksın, ben de kafemiz için. Anladın mı?" Onaylarcasına salladım başımı, fakat destek olmak için ben de çalışacaktım. İş bulduğumdaysa bunu ona söyleyecektim. Aynı zaman da derslerime de çalışabilirdim. Planlı bir çalışmayla yapabileceğimi biliyordum.

"E hadi, kafeyi planlamaya geçelim." dediğimde heyecanla ayağa kalktı. Salondan koşarak çıkarken, "Laptopu almaya gidiyorum!" diye bağırdı. Kısa süre içinde adeta sekerek geldiğindeyse bulduğu mekanları göstermeye başladı. Gösterdiği her yer olması gerektiği gibi işlek bir caddede, okul yakınlarında ve geniş yerlerdi.

"Yavrum bak şu kafeyi görüyor musun?" Dedi ilandaki her şeyi tek tek gösterirken. "Adamlar içindekilerle beraber satıyor. Devrediyorlar direkt. Masa sandalyeler yeşil falan ama, ne bileyim sanki daha hesaplı ya da her şeyi siktir edip sıfırdan kuracağız."

"E boyarız onları." Dedim sandalyelerin desenlerini incelerken. "Tek sıkıntısı rengi, görünüşü gayet hoş. Kahverengine boyasak, kahve tonlarında masalar, loş ışık, uzun aşağı doğru inen bar lambaları falan... Bence mükemmel olur."

Gözleri parlarken hoşuna gitmiş olacak ki başını hızla salladı. "Daha ucuz olacak, belki çalışmama bile gerek kalmaz. Annemin bıraktığı yeter bile."

"Ne duruyorsun, arasana."

"Bu saatte mi?" Hızla başımı salladığımda heyecanla telefonunu eline aldı. Şu an çok çocuksu ve çok tatlıydı, ısırasım geliyordu. Arayıp beklemeye başlarken elimi tuttu. Bir dizi ritim tutarken güldüm. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

"Merhaba, Demir ben. Caddedeki kafe ilanı için aramıştım. Kusura bakmayın geç saatte aradık ama kız arkadaşımla dayanamadık."

"İlgisiniz galiba."

"Fazlasıyla. Mümkünse yarın gelip konuşup her şeyi halletmek isterim. Biz kesin alıyoruz size de uyarsa." Demir'in aceleciliğine gülerken başımı iki yana salladım. Gidip görmeden karar vermesi ayrı bir komikti. Kısa bir sohbetten sonra yarın için sözleşerek kapattılar.

"Çok hızlı oldu galiba." Dediğinde başımı salladım. "Daha iyi oldu. Umarım her şey dilediğin gibi olur." Kollarını belime sararken beni kendisine çekti. Ellerimi boynuna doladığımda başını omzuma yasladı. "Dilediğim tek şey şu an yanımda. Gerisinin pek bir önemi yok.

Bundan aylar önce arkadaşlarımla tam bu koltukta oturur, ya Defne ile hiç beraber olamazsam diye sızlanırdım. Birbirimize saçma sapan motivasyon yüklemesi yapardık. Onlar da kızın varlığından haberi yok, bence de olamazsın derlerdi tüm gaz vermenin sonunda. Tüm hevesimi alırlardı, şerefsizler."

Gülerek daha sıkı sarıldım. Saçma sapan yanlış anlaşılmalar, tartışmalar ve gereksiz olaylar içinden daha güçlü çıkmıştık. Başlarda fazla çocukça davransak ve toksik ilişkiye doğru ilerlesek de öyle kalmamıştı. Sadece birbirimizi tanımış ve daha çok bağlanmıştık. Bu da bütün sorunları ortadan kaldırmıştı.

"Demir," dedim ondan uzaklaşarak gözlerine bakarken. Deniz mavisi gözleri parlıyordu. Gözleri dudaklarıma inerken "efendim?" Dedi.

"Sana aşığım." Gülümsedi, cevap vermek yerine dudaklarıma kapandı. Elim istemsizce ensesine gittiğinde doğrularak karşılık vermeye başladım. Sağ bacağımı diğer tarafa atıp kucağına oturduğumda belimdeki kolları sıkılaştı. Öpüşüme tutkuyla karşılık verirken bir eli belimi sarmış, diğer eli sırtımda geziniyordu.

Dudakları dudaklarımdan uzaklaştığında çeneme uzun bir öpücük kondurdu, yavaşça boynuma kaydığında derin bir nefes aldım. Dudakları boynumda oyalanırken içimde oluşan yabancı his hoşuma gitmeye başlıyordu. İlk öpücüğüm değildi fakat ilk uzun öpüşmemdi, ilk defa bu kadar yakınlık kurarak birini öpüyordum ve içimde oluşan bu his hoşuma gitmeye başlıyordu.

Elim saçlarına giderken boynumdaki dudaklarının baskısı artmıştı. Dudakları yavaşça göğsüme doğru inerken titrek bir nefes verdim, saçındaki elim onları istemsizce sıkarken güldüğünü hissettim. Dudakları tenimden uzaklaşırken yanaklarımı avuçlarının içine aldı. Dudaklarıma uzun ve sakin bir öpücük bıraktı.

"Ben de sana aşığım Defne'm."
___

Hangimiz Anonim - TextingWhere stories live. Discover now