3.6

12.1K 621 264
                                    

İyi okumalar.
___

"Defne kapıya bak!" Annemin bağırmasıyla telefonumu yatağımın üzerine atarak ayağa kalktım ve terliklerimi giydim. "Defne bu pijamalarla mı kapı açacaksın?" Ceyhun'u takmadan kapıya ilerlemeye başladığımda o arkamdan pis pis sırıtıyordu. Hem ne vardı ki pijamalarımda?

Kim olduğuna bakma gereği duymadan kapıyı açtığımda Demir ile göz göze gelmem ağzımın on metre açılmasına sebep olmuştu. Onun üzerindekilere bakınca benimkiler çok, berbat kalıyordu.

Siyah kotu, siyah deri ceketinin içine giydiği beyaz tişörtü ve tişörtünün yakasına astığı güneş gözlüğü ile gerçekten göz alıyordu. Beyaz ayakkabılarını saymıyordum bile. Ben ise ayıcıklı ev terlikleri, anneannemin pazardan aldığı pijama takımıyla yanında berbat duruyordum. 

Acaba ne kadar berbat olduğumu düşünüyor mudur? Ben bunu nasıl sevdim diyor mudur ki? "Abini çağırsana bücür?" Bücür mü? 

"Sensin bücür." Kahkahası gülümsememe sebep olurken havalı bir şekilde saçlarını düzeltti. "Boyu 1.87 olan birine bücür demen de ne bileyim."

Tam konuşacakken Ceyhun'un araya girmesi ile dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kızım ağaç oldu çocuk." Demir ayakkabılarını çıkarak kenara koydu ve içeri girdi. Ceyhun ile erkekçe selamlaştıklarında ben yüzümü buruşturmuş onlara bakıyordum.

Demir, Ceyhun'un kulağına birkaç şey söylediğinde duymak için yaklaşsam da birşey duyamamıştım ama Ceyhun kahkaha atarak iyice meraklanmama sebep olmuştu. "Defne, bize iki çay getirsene abicim. Odamdayız." Bir şey söylemeden odaya girip kapıyı kapattıklarında kaşlarımı çattım.

İkisinde bir haller vardı. Demir beni öpmemişti. 

Hızla telefonumu alarak mesaj attım. 

Defne: Beni öpmemeni yazdım kenara. 

Demir: Geleceğim birazdan odana ;)

Telefonumu çıkarıp Derin'e bize gelmesi için kısa bir mesaj çekerek telefonu tekrar pijamamın cebine koydum. Hayalet'in ona yanlışlıkla açılmasının ardından gidip konuşmuşlardı ve benim detayları öğrenmem lazımdı. Mutfağa giderek dolaptan iki çay bardağı ve tabağı aldım. Çayları doldurduktan sonra yanına kurabiye koymak için fırının içinden kurabiye tepsisini çıkardım.

Tabak almak için yukarıdaki dolabın kapağını açarak üst raftaki tabağa yetişmeye çalıştım. Birkaç kez zıpladığımda yetişemeyeceğimi anlayarak fayansın üzerine tırmandım. "Ne yapıyorsun sen orada?"

Demir'in sesi ile sıçradığımda ayağımın kayması ile çığlık atmam bir olmuştu. Düşecek iken hava da kaldığımda ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtım. Gözlerim Demir'in gözleri ile buluştuğunda bir süre baktım deniz gözlerine. Kalp atışlarım hızlanırken boğazını temizleyerek beni yavaşça yere bıraktı.

"Bir tabak almayı bile beceremiyorsun." Taklidini yaptığımda başıma hafifçe vurarak dolaba döndü. "Hangisi?" Elimde gösterdiğimde gözlerini kısarak baktı. Hafif çökerek benimle aynı boya geldiğinde güldüm. "Aşağıdan bakmak yukarı ile aynı olmuyor da." Omzuna vurarak doğrulmasını sağladım. "En sağdaki, mavi olanlar." Gülerek bir tane tabak uzattığında bir tane daha istedim. "Bücür seni." Diyerek onu da verdiğinde dil çıkardım.

"Sen niye gelmiştin?" Başını kaşıyarak bir süre düşündüğünde aklına gelmiş olacak ki konuşmaya başladı. "Su alacaktım."

"Al o zaman." Bana sen olmamışsın bakışlarını atarken dudaklarını araladı. "Evde sadece tabakların yerini biliyorum ve tabak ile su içemeyeceğime göre?" Anladığımı belirten sesler çıkartarak bardakların olduğu dolabı gösterdim. "Eyvallah." Sensin eyvallah.

Hangimiz Anonim - TextingWhere stories live. Discover now