Wizard's Invitation

651 88 7
                                    

Bir hafta sonra...

Çıplak ayakları soğuk taştan zeminin üzerindeydi. Çember şeklinde bir odadaydı, odanın her tarafında girişler (belkide çıkışlar) vardı. Girişlerin ardında karanlık koridorlar gözüküyordu, çember şeklindeki odanın her bir köşesinde bulunan mavi ateşler saçan meşaleler oraları aydınlatamıyordu. 

Taşın soğukluğu bedenini titretirken, odanın ortasında yatan büyük mavi ejderhadan gözlerini alamıyordu. Ejderha, daha önce resimlerini gördüğü hiçbir ejderhaya benzemiyordu. Hangi tür olduğunu bile anlayamıyordu. Bedenindeki pullar masmaviydi, adeta okyanus gibiydi. 

Ejderha, çenesini elinin üstüne koymuş uyuyordu. Her nefes alış verişinde Baekhyun sesi duyabiliyordu. 

Ama ejderhanın elinin altında duran şey dahada güzeldi. Baekhyun o taşa bakarken odada etkileyici ne kadar şey varsa unutmuş ona odaklanmıştı. Nerede olduğunu sorgularken aniden bu soru zihninden silinmiş, gidip o mavi taşa dokunma isteği dolmuştu içine. 

Çıplak ayağını kaldırdı, öne doğru uzattı ve taşlara tekrar koydu. O küçücük ses, çıplak tenin soğuk taşa değmesinin sesi uykusunda olan ejderhayı aniden uyandırdı. Pulları gibi mavi olan gözleri aniden açıldı, bakışlarını Baekhyun'a çevirdi. 

Şimdi ikisi de birbirlerine bakıyorlardı. İki taraftan  da tek bir hareket gelmiyordu. 

Ejderha yavaş yavaş doğrulup Baekhyun'a bakmaya devam etti, genç adam ayağını kaldırıp geri adım attığı anda ejderha ağzını açtı ve mavi alevleri Baekhyun'a üfledi. 

Çığlık attı. Artık orada değil, yatağında ter içinde oturur konumdaydı. Gerçekliğe geri dönmeye uğraşırken yan yatakta pozisyonunu değiştiren Jongdae mırıldanarak, "Sessiz ol Baek." dedi ve uykusuna kalktığı gibi geri döndü.

Baekhyun, gördüğü rüyanın şokuyla ne yapacağını şaşırmış etrafını inceliyordu. Asası elinde, ucunda küçük bir ışık parlıyordu. Kucağında ise kapanmış bir kitap duruyordu, kitabın ayracı yere düşmüştü. Baekhyun uyumadan önce kitap okuduğunu ve en yakın arkadaşını rahatsız etmemek için ışıkları söndürüp asasıyla okuduğunu hatırladı. Derin bir nefes verdi, yere düşen ayracı aldı. Kaldığı sayfayı bulup oraya yerleştirdi ve yataktan kalktı, asasının ışığını hâlâ söndürmemişti.

Odanın içindeki küçük buzdolabına gitti, içinden su çıkarttı ve bardaklardan birine doldurup yudum yudum içti. 

Elinde bardağıyla odadaki cama gitti, sessiz adımlarla yürüyordu. Ama sanki attığı en küçük, en sessiz adım bile Jongdae'yi uyandıracakmış gibi tırsıyordu. Halbuki şu an ancak çığlık atsa zar zor uyanırdı, az önceki gibi. Sonrada uykusuna hemencecik geri dönerdi. 

Baekhyun camı açtı ve dışarı baktı. Odaları yurdun arka tarafına bakıyordu. Baekhyun suyunu yudumlarken yurdun etrafını çevreleyen duvarlara baktı, gözlerini çevirdi ve son dört senedir okumakta olduğu okula baktı. Büyük sarayın aynı hizada sıralanmış üç binasının ikincisinde, bir kaç pencereden ışık yayılıyordu. Orası öğretmenlerin kaldığı binaydı ve bu saatte uyanıklarsa yarınki dersler için hazırlık yapıyor olmalılardı. 

O uyanık olanlar arasında Park Chanyeol'ünde olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı. Bardağında geri kalan suyu tek bir dikişte içip bitirdi. Pencereyi kapatmak için uzanmıştı ki, Gwangjong'un surlarının çevresinde dolaşan bir kaç kişiyi görünce duraksadı. 

Cama yaklaşıp kendini dışarı sarkıttı, oradaki kişileri göremese bile meraklanmıştı. Ama sadece okulun etrafında geziyorlardı ve bu mesafeden bile Baekhyun gizlenmeye çalıştıklarını anlamıştı. Fakat bu yüksek binalardan bu saatte bakan birinin onları görmemesi imkansızdı. 

Wizard's Dilemma (ChanBaek×HP) Where stories live. Discover now