Kurguma bakıp ilk bölümünü baştan okudum. Karakterlerden birinin olaylar karşısındaki davranışlarını bir türlü yazamamıştım. Sebepsizce olmuyordu. O karakterin davranışını ve hareketlerini tamamlamıştı. Eksik noktanın kendisi olduğunu söylemişti. Eksik nokta yani o karakter, bana mesaj atan kişi miydi?

bilinmeyen numara: uzun uzun düşünmene gerek yok, Seokjin

bilinmeyen numara: neden bahsettiğimi gayet iyi biliyorsun

bilinmeyen numara: neden bahsettiğimi anlayabilecek zekaya sahipsin

bilinmeyen numara: sadece kişiliğimi anlayabilecek zekaya sahip misin,

bilinmeyen numara: onu merak ediyorum

Mesajlarım hala iletilmemiş görünüyordu. Çevrimiçi görünmüyordu, hatta yazdığı da görünmüyordu. Kimdi bu şimdi, bilgisayar mühendisi falan mı? Her kimse, kişiliğini anlamakla kaybedecek zamanım yoktu. Pekala, tüm bunları yapabiliyorsa hatta kurguma dahi ulaşabiliyorsa etkili biri olsa gerekti. Ama beni ilgilendirmiyordu.

seokjin: neden kişiliğini anlamakla vakit kaybedeyim peki?

bilinmeyen numara: henüz ne dediğimi anlamadığın için böyle saçma sorular sorman doğal tabii ki

seokjin: ya anlamak istemiyorsam?

bilinmeyen numara: emin ol

bilinmeyen numara: beni anlamayı her şeyden daha çok isteyeceksin

Bir şeyler yazmak için parmaklarımı klavyeye götürdüğümde sohbet panelinin üzerinde bir uyarı belirdi. "Bu kişiye mesaj gönderemezsiniz." Beni engellemiş miydi? Neden umursuyordum ki? Mesajlaşma uygulamasından çıkıp Jimin'i aradım.

"Jimin."

"Efendim, Seokjin."

"Evin güvenliğini artırmanı istiyorum."

"Neden? Bir şey mi oldu?" Tedirgin bir şekilde cevaplamıştı. Oysaki sakin bir şekilde konuşmuştum. Hoş, sürekli sakin bir şekilde konuştuğum için yine de endişelenmiş olsa gerekti.

"Hayır, bir şey olmadı." Henüz bunu ona söylemeyi düşünmüyordum. İlk önce kendim çözecektim, neler olduğunu. Boş yere insanları endişelendirmek istemiyordum. Açıkçası durumun ciddi mi yoksa gereksiz mi olduğunu bilmiyordum. İlk önce bunu anlamaya çalışacaktım ve bunu anlamak da onun hareketlerine bağlıydı.

"Neden bir anda böyle bir şey istedin o zaman?"

Derin bir nefes aldım. "Güvenliğin yetersiz olduğunu düşünüyorum." Jimin cevabımdan pek tatmin olmasa da kararsız bir ses tonuyla "Pekala, acelesi yoksa yarın halletsem olur mu?" diye yanıtladı. "Elbette."

Telefon kapandıktan sonra arkamdaki pencereden dışarı baktım. Hava kararmıştı. Bilgisayarın ekranını kapatıp aşağı kata indim. İçimden bir ses izlendiğimi söylüyordu. Bu his beni geriyordu. Kendi adım seslerim ölüm sessizliğinde olan bu odada tek başına yankılanırken bile yalnız hissedemiyordum.

Biraz daha bu evde durursam delirecektim. Üzerime bir palto alıp evden çıktım. Garajdaki arabalardan birini aldığımda Seoul'un merkezine doğru sürmeye başladım. Han Nehri'ne gidip manzarayı izlemek ve gerilmeme sebep olan ne varsa unutmak istiyordum. Bir yanım bilinmeyen o numarayı engellemek ve bu gerginliğe bir son vermek istiyordu, diğer yanım ise bu durumu çözmeden hiçbir şeyi kenara atmak istemiyordu. Nehre geldiğimde arabayı kenara park ettim ve yaya tarafına doğru ilerledim. İnsanlar resimler çekiyor, yürüyüşler yapıyordu. Nehri izlemeye başladıktan yaklaşık beş dakika sonra telefonum çaldı. Arayan Kim Jisoo'ydu. Bizim şirketimize bağlı yazarlardan biriydi. Saat geç oluyordu ve bu saatte aramasına şaşırmıştım. Çok fazla konuşmuşluğumuz yoktu ama yazarlar arasında en çok onunla yakındım.

şeytanın ağında ❧ taejin (+15)Where stories live. Discover now