Final

10.2K 555 199
                                    

Kapı hızlıca çalışırken dudağımı ısırdım. Dün bayıldığım için bugün şirkete gitmemiştim. Daha doğrusu gitmek istemiştim ama Yiğit izin vermemişti. Bayıldığım zamanki endişesini göz önünde bulundurursak bu oldukça normaldi.

Siz sormadan söyleyeyim, Yiğit de ben de mimarlık yapıyorduk.

Oturduğum koltuktan yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerlediğimde Yiğit'in biraz önce paylaştığım bebek eli fotoğrafını gördüğünü, görür görmez de şirketten çıkıp yanıma gelmek için hareketlendiğinden adım gibi emindim.

Kapıyı yavaşça araladığımda Yiğit'in tanıdık kokusu doldu burun deliklerimden içeri. Kollarıma incitmekten korkarcasına bir tutuş bahşettiğinde heyecanını gülümseyerek izliyordum. 

"Huzur Kokulu..."

Nefes nefese kalmış bir şekilde konuştuğunda mavi gözlerine alttan, masum bir bakış attım.

"Efendim, Gökyüzü Gözlü."

Yiğit mavilerini yüzümde hızlıca dolaştırırken sık nefesleri yüzüme çarpıyordu.

"O paylaştığın şey... Ne anlama geliyordu?"

Gülmemek için dudaklarımı ısırdıktan sonra arkamı döndüm güldüğümü görmemesi için. Oturma odasına ilerlerken oldukça umursamaz bir tavırla "Bir misafirimiz var." dediğimde peşimden gelip karşımda dikilen Yiğit'in yüzünün hafifçe düştüğünü gördüm.

"Çalışma odasını onun odası yapacağım."

Yiğit dediğim şeyle kaşlarını çattığında dudaklarımı ıslattım. Gülmemeliydim, gülmemeliydim.

"Neden çalışma odası? Bir sürü boş oda var."

Yiğit düşündüğü şeyin yani benim hamile olma olasılığımın yok olduğunu sanarken bunun üzerinde müthiş oyunculuğumun da etkisi vardı.  

Ters bir sesle konuşmasıyla "Ama Yiğit..." dedim yavaşça. Ardından diyeceğim şeye vereceği tepkiyi aklıma kazıyabilmek için dikkatli bakışlarımı iyice odakladım yüzüme.

"Bebeğimiz demez mi annem ve babam neden bana küçük bir oda vermiş diye?"

Yiğit gözle görülür bir şok geçirirken dudağımı ısırdım. Donakalmıştı.

"Sen..." dedikten sonra çömelip kollarıma dokundu yavaşça ve emin olmak istercesine sordu.

"Hamile misin?"

Gülüp "Eğer bebeğimizi leylekler getirmeyecekse evet." dediğimde anı bir hareketle beni kendine çekti. Bedenlerimiz arasındaki mesafe o kadar zahmetsiz bir şekilde kapanmıştı ki şaşırmadım edemedim.

Hamileliğim sayesinde etkisini daha çok hissettiğim nazik sarılışını sonlandıran Yiğit, alnını alnıma yasladığında gözleri kapalıydı.

"Teşekkür ederim, Huzur Kokulu'm." diye fısıldayıp elini karnıma koydu. "Burda bir huzur daha taşıdığın için teşekkür ederim."

Gözlerim mutluluktan solarken elimi yanağına uzattım.

"Teşekkür ederim, Gökyüzü Gözlü'm. O güzel gözlerinde aşk barındırdığın için teşekkür ederim."

Güneş yavaşça batarken perdeye aldırmayan ışık huzmeleri üzerimize düşüyordu ve biz birbirimize bakmaya devam ediyorduk. Sadece bakıyorduk.

Sadece bakıştığımız bu dakikalarda bir şeyden çok iyi emin olmuştum:

Huzur Kokulu ve Gökyüzü Gözlü sonsuza kadar mutlu yaşayacaklardı.

Evet arkadaşlar. Bitti hikayemiz. Bunu okuyacak biri olacak mı bilmiyorum. Ama söylemeden edemeyeceğim. Bu hikayenin üzerimde öyle bir etkisi oldu ki iki haftada bitirdim. Hem de okulumun oldukça yoğun geçen haftalarından ikisinde.

Eğer bu hikayeye zaman ayırdıysanız, gerçekten teşekkür ederim.

Huzur Kokulu ve Gökyüzü Gözlü'yle kalın. 

Huzur Kokulu | TextingWhere stories live. Discover now