5.4

7.7K 346 16
                                    

-Onuncu sınıfın ortaları-

"Bir daha seninle duygusal film izlemeyeceğim, Çağıl."

Yiğit bulunduğumuz durumdan son beş dakikadır yaptığını tekrarlayarak yakındığında bakışlarımı sadece birkaç ısırık aldığım hamburgerimden çekip bana kızgınca bakan, daha doğrusu bakmaya çalışan Yiğit'e çevirdim. Konuşursam ağlayacağımı bildiğimden omuz silktiğimde oflayıp ayağa kalktı ve yanıma oturdu.

Anne babasının bir iş seyahatine çıkmasını fırsat bilip beni evine çağırmıştı. Teklifini hiç nazlanmadan kabul ettiğimde planımızı oluşturmamız uzun sürmemişti. İlk başta yemek yapacak, sonra film izleyecek, sonra da yaptığımız yemekleri yiyecektik ve ben eve gidecektim. Ancak göz önüne almadığımız bir konu vardı: İkimiz de mutfağın m'sini görmemiştik bugüne kadar.

Bu yüzden yemekleri yaktığımız zaman bu bizim için pek sürpriz olmasa da planımız için büyük ve beklenmedik bir şeydi.  

Pratik düşünüp yemekleri dışarıdan söylemeye karar verdiğimizde yemekler gelene kadar film izleyelim demiştik ama bu sırada bir şeyi daha göz önüne almamıştık: Her ne kadar oldukça güçlü biri olsam ve insanların yanında ağlamaktan ölesiye çekinsem de duygusal film izlediğim zaman kendime hakim olamayacaktım.

Nitekim öyle de olmuş, filmin sonundan başına kadar salya sümük ağlamıştım.

"Güzelim, bu bir film. Biliyorsun, değil mi?"

Yiğit karamsar halimi üzerimden atmamı istediğinden rahatlatırcasına konuştuğunda "Ama kız öldü. Çocuk çok ağladı." diyerek dinmek bilmeyen gözyaşlarıma yenilerini ekledim. Yiğit başımı göğsüne bastırıp elini rahatlatırcasına sırtımda gezdirirken ağlayışımın durması yaklaşık on dakika sürmüştü.

"Yiğit." deyip gözyaşlarımın yerini alan derin iç çekişlerimin arasından konuştuğumda "Efendim." dedi.

"Beni hiç bırakma, olur mu?"

Bana saha sıkı sarılıp "Seni bırakırsam kendimi de bırakırım, Huzur Kokulu." dediğinde burnumu çekip gülümsedim.

"Ben de seni seviyorum, Gökyüzü Gözlü."

Huzur Kokulu | TextingWhere stories live. Discover now