3.3

7.6K 438 35
                                    

"Bitti."

Pansumanı bitirip Yiğit'in kafa attığı için patlayan kaşına akşam çıkaracağını bilsem de yapıştırdığım yara bandından sonra konuştuğumda geri çekilmemle ikimiz de derin bir nefes aldık. 

Belli etmiyordum, daha doğrusu belli etmemeye çalışıyordum ama çok özlemiştim. Sahiplenircesine sarılışını, alaycı kişiliğinin altında gizlediği kıskancı, hareketlerime gülmesini, güldüğümde beni izlemesini... Hepsini ayrı ayrı özlemiştim.

Yiğit'in geçen sene anne babasının izniyle aldığı ve tek başına oturduğu evdeydik. Evinden hiçbir zaman ilk yardım malzemelerini eksik etmediği için buraya gelebileceğimizi düşünmüştüm. Düşündüğüm gibi de olmuştu.

"Canın çok acıyor mu?"

Gözlerimi gözlerine dikerek sorduğum soru karşısında bir süre hiçbir şey söylemedi. Ağzını konuşmak için araladığında merakla ne söyleyeceğini beklemeye başladım.

"Beni terk ettiğin zamanki kadar değil."

Mavi gözlerimi hızlıca mavi gözlerinden kaçırdım ama bu durum çok uzun sürmemiş, gözlerimiz tekrardan buluşmuştu.

Boğazımı temizleyip "Gitmek zorundaydım." dediğimde başını itiraz edercesine iki yana salladı.

"Değildin."

"Hiçbir şey bilmiyorsun."

"Seven gitmez, Çağıl. Seven, gitmez."

Söylediğiyle duraksadım. Yüzümde buruk bir tebessüm oluşurken her gün kendime sorduğum ve her gün evet cevabını verdiğim soruyu Yiğit'e yönlendirdim.

"O zamanları özlüyor musun?"

Gözlerini kaçırdı.

Beni gökyüzünsüz bırakma diyemedim.

"Özlüyorum." diye mırıldandı. "Çok özlüyorum." Durdu. "Sen?"

Durdum. Bir kuşa gökyüzünü özlediği sorulur muydu?

"Ben de özlüyorum." dediğimde gülümsedi ama mutluluktan uzak bir gülüştü. İkimiz de pişmandık ama geriye dönemiyorduk.

Yiğit oldukça uzun bir süre duraksadı. Ağzını açtı ama söyleyecekleri hakkında tereddüte düşmüş olmalıydı ki ağzının tekrar kapanmasına izin verdi. Bu anı, birbirimize düşmanca davranmadığımız bu anı, bozmaktan korkarcasına sessiz kaldım.

Yiğit sonuçların canı cehenneme dercesine derin ama hızlı bir nefes aldıktan sonra gülümsedi. O kadar muhtaç ve yıkık bir gülümsemeydi ki bu almak istediğim intikamı ve bir yıl boyunca yaşadığım her şeyi unutmuştum.

Gökyüzü, huzura muhtaçtı.

"Çağıl, bir günlüğüne eskisi gibi olalım. Buna ihtiyacım var." diye fısıldadığında gözlerim yavaşça dolmaya başladı; eminim bu geriye dönüş bizi toparlamayacak, yıkacaktı.

Tereddüte düştüğümü görmüş olmalı ki teklifini reddetmemden korkarak konuşmaya devam etti.

"Lütfen, Çağıl. Yarın yine düşman oluruz. Ama bugün... Bugün sana ihtiyacım var. Biraz olsun eski günlere dönmeye ihtiyacım var. Bu nefretin yükünden kurtulup sevgine sığınmaya, yemin ederim çok ihtiyacım var."

Kuş tekrar uçmak istiyor. Ama ya düşerse?

"Olalım Gökyüzü Gözlü'm, olalım." deyip aklımdaki bütün korkuları bir yana bıraktığımda dudakları bir rüyada olmaktan korkarmışcasına yavaşça kıvrıldı.

Teklifini kabul etmemle enerjik haline dönüş yapıp ellerini kumral saçlarından geçirdiğinde iç geçirmemek için yutkunmam gerekmişti.

"Hadi o zaman, gidelim."

"Nereye?"

"Rüzgar bizi nereye götürürse."

Gülümsedi, gülümsedim.

Biliyordum. Rüzgar bizi nereye götürürse götürsün, o yanımda olduğu için mutluydum.

Huzur Kokulu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin