6.2

8.6K 431 34
                                    

Gözlerimi yavaşça araladığımda Yiğit'i başımda görmemle yorgunca gülümsedim. Kararan hava kapalı olan tül perdeden gözlerime ulaştığında derin bir nefes aldım rahatlamamın etkisiyle.

Rüya değildi.

Yiğit'in bana güzelim demesi beni daha fazla ağlatmaktan başka bir işe yaramayan rüyalarımdan biri değildi.

Allah'ım... Huzur Kokulu'nun duaları kabul mu olmuştu?

Doğrulmak istediğimde elini sırtıma koyup yardımcı oldu. Yiğit'in odasında olduğumu odaya göz attığım birkaç saniyeden sonra anladığımda bizimkilerin gittiğini fark etmem pek de zamanımı almamıştı.

Bizimkiler...

Ne kolay bizimkiler olmuşlardı yine?

Yere damlamalarımı yaşlı gözlerle izlediğim o kadar kan damlasından sonra bu kadar kolay mıydı?

"Sen bayılınca onları gönderdim."

Yiğit etrafa baktığımı görüp açıklama yaptığında kafa sallayıp sırtımı yatak başlığına dayadım. Yiğit de yatağın bir köşesinde oturuyordu. Kızarık gözleri benim üzerimdeydi.

Evet, kızarık gözleri.

Her zaman olduğu gibi bu sefer de olmuş, mavi gözleri ağladığının tek belirtisi olarak kızarmıştı. Bu kızarıklıkların kolay kolay geçmediğini biliyordum. Yiğit hiç sevmezdi bu özelliğini.

Yiğit benim ağlamamı da sevmezdi.

Ağzını açıp tereddütleri kapattıktan sonra derin bir nefes aldı ve elini yumruk haline getirip zar zor seslendirdi aklında dönüp duran soruyu.

"Neden... Böyle oldu?"

Derin bir nefes alıp sırtımı yatak başlığına biraz daha yaslayıp yorgunca gözlerine baktım.

"Ayrı kaldığımız bir yıl boyunca bozulan tek şey psikolojim değildi."

Kuru ve alışmış bir sesle kusma sebebimi sunduğumda derin bir nefes aldı. Aldığı derin nefesi atmosfere iade etmek istermiş gibi derin bir nefes verdi ve biraz daha durursa konuşamayacağını anlayıp ağzını açtı.

"Bunu demekten nefret ediyorum ama biraz daha açık konuşur musun?"

Dolan gözlerimi kırpıştırıp güldüm ve "Tamam, anlatayım." dedim hala gülerken. Sinirlerim bozulduğu için kafamı arkaya atıp kahkaha atmaya devam ettim.

Zaten yaşaran gözlerim gülmeme dayanamayıp gözyaşlarımı serbest bıraktıklarında gülüşümü durdurmaya çalışıp yanaklarımı sildim ve burnumu çekip "Anlatacağım." dedim.

Gülüşümü zar zor dindirdiğimde "Aslında anlatılacak pek bir şey yok." dedim ama sesimde gülüşümün ve alayımın kırıntıları gizliydi. Böyle yapmazsam ağlardım, biliyordum.

Geçmiş aklıma gelirken zamanda yolculuk yapıyor gibiydim. Yaşadıklarımı anlatmaya başlamadan önce tekrar yaşamaya başlamıştım onları.

"Bırak, dokunma!"

Gözlerime bakarken bakışları anlamlıydı ama bu anlamın ne olduğunu çözebilecek bir halde olduğumu sanmıyordum.

"Yiğit, nerdesin? Yardım et!"

Belki vicdan azabı çekiyordu, belki yaşadıkları onu yormuştu, belki eski sevgilisinin yaşadıklarına üzülüyordu, belki ağlamak istiyordu.

"Yardım edin!"

Belki de... Hepsini aynı anda yaşıyordu.

Gözlerimi kaçırdım ama sırıtmaya devam ediyordum. Ağlamamam lazımdı.

"Hikaye çok klişe. Kız tecavüze uğramaktan zar zor kurtulur, sonra psikolojisi bozulur. Dört ay boyunca akıl hastanesinde yatar ama tedaviye ancak üçüncü ayın sonlarında tepki vermeye başlar. Dört ayın sonunda canından çok sevdiği kardeşlerinin, sevgilisinin karşısına çıkar."

"Dokunma!"

"Sizi tanımıyorum! Hiçbirinizi tanımıyorum. Hepiniz kötüsünüz, hepiniz!"

"Sevgilisi de kardeşleri de kızı dinlemek istemez. Kız da çıldırır tabii. İntihar eder, ablası kurtarır. Tekrar dener, tekrar, tekrar, tekrar..."

"Bırak, abla! Lütfen bırak. Canım çok acıyor! Bırak ki bu acıya son vereyim!"

"Ta ki ablası karşısında ağlayana kadar."

Güldüm ama aklıma ablamın o görüntüsü gelince gözlerim dolmuştu.

"Lütfen, annem ve babamdan bir tek sen kaldın. Lütfen..."

"Ondan sonra açık açık yapmasa da kendisine zarar vermeye devam eder. Bunun en iyi yolunun da yemek yememek olduğuna karar verir."

"Tamam, bir daha bileklerimi kesmeyeceğim."

Yiğit hızlıca yanıma gelip bedenimi kolları arasına aldı. Hıçkırığı kulaklarıma ulaştığında mavi gözlerim serbest bıraktı akmak için direnen gözyaşlarımdan birini.

Huzur Kokulu, kanatlarının nasıl koptuğunu Gökyüzü Gözlü'yü ağlatmak için anlatmıyordu ki!..

"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim."

Kendini kaybetmiş bir şekilde özürlerini fısıldadıktan sonra geri çekildi. Islanan yanaklarıma ellerini koyduktan sonra ağlayarak fısıldadı.

"Affet..."

Gözlerim daha da dolarken "Ama dinlemen lazım." dedim içinde bulunduğumuz durum oldukça normalmiş gibi. "En iyi kısmına geliyorum."

Bir şey demeyip bana tekrar sarıldığında devam ettim. Anlatmam lazımdı.

"Ablası kardeşinin üzerine düşse de kardeşi yemek yemediğini o kadar iyi saklıyordur ki hiçbir şey fark etmez. Kardeşinin bünyesi de daha fazla dayanamaz ama... İflas eder."

"Açlıktan bayılmış. Acilen bir şeyler yemesi lazım, tabii ölmesini istemiyorsanız."

"Doktor kızın bir şeyler yemesini ister. Ablası da kızı zorlar. Kız da ablasını üzmemek için kabul eder ama istese de yiyemez. Bünyesi o kadar tuhaf bir şekilde çalışmaya başlamıştır ki böyle devam ederse açlıktan ölmesi işten bile değildir."

"Yiyemiyorum. Anlamıyorsunuz! Artık yemek yemek istiyorum ama yiyemiyorum!"

Yiğit'in omuzları sarsıldığında ben de iyiden iyiye ağlamaya başladım.

"Üç hafta hastanede yatar. Ölüm tam anlamıyla son anda vazgeçmiştir kızdan. O bunları yaşarken sadece ablası varmış yanında. Sadece ablası... Ne çok sevdiği Gökyüzü Gözlü'sü ne de çok sevdiği kardeşleri... Hiçbiri yokmuş yanında."

"Yiğit nerde, abla? Beni hala çok sevdiğini söylediğin Yiğit, nerde? Söylesene! Nerde?"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda sıkılaştırdı sarılışını. Geniş omuzları sarsılmaya başladığında erkeksi hıçkırıkları doldu kulağıma. Ellerimi boynuna sardığımda tam anlamıyla sarılıyorduk.

Ben, teselliyi her zaman Gökyüzü Gözlü'de buluyordum.

Birbirimize sarılmışken ayrı geçirdiğimiz ayların her birine ayrı ayrı ağlıyorduk.

Gökyüzü Gözlü, Huzur Kokulu'suna; Huzur Kokulu, Gökyüzü Gözlü'süne ağlıyordu.

Yiğit, her damla gözyaşım için ayrı ayrı özür dilemek istercesine sıralıyordu özürlerini.

"Özür dilerim, Huzur Kokulu'm. Özür dilerim. Yanında değildim. Özür dilerim, huzur kokusunu solumaya doyamadığım. Özür dilerim."

Huzur Kokulu | TextingWhere stories live. Discover now