5.0

8K 410 11
                                    

Adımlarım istemsizce Yiğit'in beni götürdüğü yere giderken dolan gözlerimi kırpıştırıp ağlamamak için denizin tuzlu kokusunun aldığım derin nefesle burnuma dolmasına izin verdim.

Her zaman oturduğumuz, bizim kayalığımız diye adlandırdığımız  kayalığın yanına geldiğimde gülümsedim. Ne kadar mutluyduk buraya gelişlerimizde.

Çok iyi hatırlıyordum, her zaman yaptığımız gibi bir gün de buraya geldiğimizde kayalıklarda yürürken ve denizi göreceğim yere ilerlerken ayağım kaymıştı. Düşüp bir yerlerimi kıracağım sırada Yiğit reflekslerinin ne kadar kuvvetli olduğunu kanıtlayıp beni belimden yakalamıştı. Düşmemek için Yiğit'in kaslı bedenine tutunduğumda benimkinden bile hızlı atan kalbini hissetmiştim.

Benim için, benden daha fazla korkmuştu.

Beni azarlamayı da ihmal etmemişti ve bu olay yüzünden ilk kavgamızı burada etmiştik. Kavganın ortasında beni kendine çekip sıkıca sarılmasaydı aramızda birkaç saatlik bir küslük bile oluşabilirdi ama bana sarıldığı an değil kavga, bütün dünya gözümün önünden silinmişti.

Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımı ıslatır ve soğuk rüzgar yanaklarımda bir serinlik hissetmeme neden olurken kayalardan birine oturdum. Çok iyiydik biz. Neden böyle olmuştu ki?

Bizim bir suçumuz yoktu. Masumduk.

İki taraf da masumsa neden acı çekiyorduk?

Adil miydi bu?

Değildi. Ama bazı şeyler adalete göre sorgulanmazdı. Kader, derdiniz çünkü elinizden başka bir şey gelmezdi. Sınavımız buymuş, derdiniz çünkü başka bir açıklama bulamazdınız. Şu anda aynen öyle bir durumu yaşıyordum.

Allah biliyor ya bu çok zor bir sınavdı, çok çetrefilli bir kaderdi.

Ufuk çizgisine baktığımda burnumu çekip gülümsedim. Buraya ilk geldiğimiz zamanı hatırlıyordum.

"Burası bizim yerimiz." demişti Yiğit mavi gözlerini mavi gözlerime dikerek. Sert rüzgardan dolayı sesimi duyurmak için bağırmıştım. "Neden?"

Sıcak elleriyle ellerimi sahiplenmiş, ufuk çizgisine çevirmişti bakışlarını. Ardından ellerinden birini kaldırmış, "Huzurla gökyüzünün birleştiği yeri görüyor musun?" demişti. Huzur dediği şeyin deniz olduğunu sözünü söyler söylemez anlayıp kafa sallamıştım.

Gözlerime derince bakıp fısıldamıştı.

"Gökyüzü ben, huzur sen."

Hıçkıra hıçkıra ağlamak istemiştim o an. Hıçkıra hıçkıra olmasa da ağlamıştım ya orası ayrı. Gözyaşlarımı silmişti hızlıca. Neden ağladığımı sormasına izin vermeden hızlıca konuşmuştum.

"Seni seviyorum, gökyüzü gözlüm. Seni çok seviyorum."

Bakmıştı bana güzel güzel. O da fısıldamıştı.

"Sana ölüyorum, huzur kokulum. Sana ölüyorum."

Huzur Kokulu | TextingWhere stories live. Discover now