Sertçe yutkunup '' Bir tane mi çocuğun var?'' diye sordum, içimde oluşan hüznü görmezden gelmeye çalışıyordum.

Hayır, anlamında kafa sallarken '' Bir kız bir erkek. Erkek olan on yaşında, kız ise dokuz'' dedi.

Onlara dönmesi gerekiyordu, benimle gelmek yerine çocuklarının yanında olmalıydı. Derin bir nefes alıp anladım dercesine kafa sallandım ve önüme dönüp yüzümü kara çevirdim. Gözlerim yanıyordu ama daha fazla ileri gitmesine izin vermeden birkaç kez kırpıştırıp gözyaşlarımı geri gönderdim.

''Sierra'' dedi Oliver, şuan tam yanımda yürüyordu.

Kafamı kaldırıp gözlerimi bizden önde giden diğerlerine çevirdim. Gözlerim Oliver ile buluşunca '' Efendim'' diye cevap verdim.

Yüzündeki bezi hafifçe çekip güldü ve '' Kendini suçlamayı bırak. Biz koca koca adamlarız, verdiğimiz kararların sonuçlarını biliyoruz'' Dedi ardından elini omzuma koyup iç çekerek '' Çok güçlü bir kıza benziyorsun, kızımın senin gibi biri olmasını çok isterim'' dedi.

O an nefessiz kalmıştım. Güçlü biri miydim? Kızının bana benzemesini istediğini söylemişti. Kim güçsüz birine benzemesini isterdi ki? Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım ve ona gülümsedim.

Nefesimi topladım ve ''Teşekkür ed...'' Birden susup sessiz ormanda yankılanmaya başlayan tuhaf ve korkunç sesi dinlemeye başladım. Herkes yerinde durup etrafına baktı. Korkuyla atmaya başlayan kalbimin sesini kulaklarımda duyuyordum.

''Buda ne böyle '' diye sordum hızla.

Oliver arkasına doğru bakarken '' Kurt'' diye cevap verdi. Tenim buz keserken elim ister istemez hançerime gitmişti. Korkuyla her yere bakıyor ve kurdun nereden çıkacağını kestirmeye çalışıyordum ama her yer ağaçtı ve anlamak çok zordu.

En sonunda bizimkilerin olduğu yere doğru döndüm. Arthur el işaretiyle bizi yanına çağırınca hızlı hareketlerle onların olduğu yere doğru yürüdük. Kurt sesi yeniden sessiz ormanda gürledi ve bu seferki çok daha yüksek çıkmıştı. Oliver kolumu sıkı sıkı tuttu ve beni daha da hızlı yürümeye zorladı. Arthur'ların yanına varınca az da olsa kendimi güvende hissetmiştim.

Sertçe yutkunup Arron'a baktım. Yanıma gelip kolumu sıvazladı ama hiçbir şey söylemedi. Herkes tetikteydi ve kurdun bize saldırmasını bekliyordu.

''Silah kullanamayız'' dedi Arthur yavaşça.

''Neden?'' diye sordum hızla.

Bana döndü ve '' Birincisi çete üyeleri muhtemelen kaçak olan bizi arıyordur ve ses onları buraya çeker. İkincisi ağaçlık bölgede olsak bile ses yüzünden çık oluşabilir ve bu bize zarar verir. '' dedi.

Bunları düşünmediğim için kendime kızmaya başladım. Elbette çete üyeleri onları arayacaktı. Werner onları öldürmemişti, yani bildiğim kadarıyla öldürmemişti. Elimi kılıcıma yeniden götürüp yavaşça çıkardım ve etrafıma bakmaya devam ettim.

''Yürümeye devam etmeliyiz, burada kalmak faydasız'' dedi Arthur ve '' Herkes tetikte olsun, etrafınıza bakarak yürüyün'' dedi ve harekete geçti.

Bir süre sonra ormandan çıkıp küçük bir düzlüğe vardık. Hepimiz sakinleşmiş gibi duruyorduk ama korkumuz hala devam ediyordu. Hepimiz kılıçlarımızı çıkarıp kurt saldırısını bekliyorduk ama henüz böyle bir şey gerçekleşmemişti ve umarım gerçekleşmezdi.

Saat on biri gösteriyordu bu yüzden yamaçtan inmeye başlamadan önce oturmaya karar verdik. Daha yolumuz vardı fakat çok yorulmuştuk ve Arron'un artık dinlenmesi gerekiyordu. Herkes sırt sırta vererek oturdu ve önden veya arkadan gelecek tehlikelere karşı uyanık olmak için gözümüzü dört açtık.

BEYAZ KUBBELER : Savaşçı Kadın ve Kral ( -TAMAMLANDI- )Where stories live. Discover now