AYŞE- BERAT ÖZEL BÖLÜM

18K 763 927
                                    



Genç kadın, çiftliğin sınırlarını çepeçevre dolanan tahta çit boyunca adımlarken kendi düşüncelerinin karmaşasına dalmıştı. Üç gündür buradaydı, Kevser annesi bir bahane uydurup onu buraya getirmişti. Ayşe, çiftlikte olduğu için memnundu zira o evin içinde nefes almakta güçlük çekiyor, günün birinde boğulup gideceğinden korkuyordu. Zühre o eve adım attığından beri değişen bir şey yoktu, Berat son bir haftadır onu ikna etmekten yorulmuş gibi görünüyor, ona üzgün gözlerle bakmakla yetiniyordu.

Zühre ilk bebeğini doğuracaktı, akşama sabaha sancılanmasını bekleyen konak ahalisi istim üstünde duruyordu. Tam tamına bir aydır her gece onun yanında olan kocası için durumu açıklamak çok kolaydı. En son bir kaç gün önce odasına geldiğinde aralarında geçen konuşma yaralarını deşmekle kalmamış, üzerine iri iri kaya tuzlarını basmıştı.

Berat, tüm uyarılarına rağmen, her zamanki gibi odasına destursuz dalıp karşısına dikilivermişti. Son günlerde gözlerinden eksik olmayan öfke kıvılcımlarıyla konuya balıklama dalarak sorguya başlamıştı.

"Ayşe, yemek saatinde neden buradasın, hasta mısın yoksa?"

"İyiyim, sadece aç değilim. Sofraları kurduk, sonrasında çıktım odama merak etme. İşten kaçtığım yok, hem Zühre'ye iş yıkacak değilim."

Berat, derin nefesini dışarı üfleyerek pencerenin önünde ayakta duran karısına yaklaştı. Odaya girdiğinden beri avluya diktiği gözlerini bir kez dahi yüzüne çevirmemişti. Elini çenesine uzattığında kadının hızla geri çekilmesiyle öfkelense de kendini tuttu.

"Yapma böyle.. ben onu mu soruyorum sana, başlarım işine de.. yemeğine de. Bir sürü çalışan var konakta, ben seni merak ettim. Evin içinde arayıp bulmasam günlerce gözüme gözükmüyorsun."

"Arayıp bulma o zaman, karın orada, seni kapıda karşılıyor, hep yanında. Benimle derdin ne be adam? Kimseye zararım yok, gidemeyeceğimi de biliyorsun, buradayım, kaçsam kaçamıyorum."

Adamın gözleri içinde harlanan öfkeyle parladı, neyin kaçmasıydı bu hala, neredeyse bir sene olacaktı. Hala ondan vazgeçmeyeceğini, yüreğinin ona nasıl tutsak olduğunu anlamamış mıydı? Böyle olması onun seçimiymiş gibi, halinden memnunmuş gibi davranması, hala kaçmaktan söz etmesi dayanılır gibi değildi.

"Hala kaçmak mı istiyorsun?"

"Gidecek yerim olsaydı, gene kaçardım. Abilerimin benim yüzümden zorda kalmayacaklarını bilsem bir dakika durmazdım. Ama.. babam beni bu eve.. sana mahkum etti."

Berat duyduğu her cümleyle biraz daha gerilirken ses tonu kademe kademe yükseliyordu.

"Ulan ne zamandan beri, bir kadın kendi evinde mahkum sayılıyor? Kocanın..yüreği sana tutkun, sana divane olan adamın yanındasın. Bir sözünle dünyayı yıkarım, başımıza gelenleri bilmez gibi konuşuyorsun. Ben ister miydim böyle olmasını, başka bir kadını ister miydim?"

"Sonuç değişmiyor Berat ağa..öyle yada böyle olan oldu. Bundan gayrı yanında gönüllü kalacağıma inanacak kadar saf olmadığını biliyorum. Çilemi dolduruyorum, evet mahkum ettiniz beni, sen de gardiyanımsın sadece. Benim için dünyayı yıkman gerekmiyordu, beni seçmen yeterdi. Sen ağalığı ve doğacak çocuklarını seçtin. Neyse bu kadarı yetti akşam akşam.. hadi yemeğe beklerler seni."

Berat, aylardır, zorlandığı seçimin sonuçlarıyla cebelleşmekten yorgun düşmüştü, yakında doğacak çocuğuyla birlikte daha neler yaşanacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ayşe, avuçlarında zorla tuttuğu bir serçe gibiydi adeta. Avucunu biraz açsa uçup gidecek, birazcık sıksa ölüverecekti. Bir kız evladı olacaktı, doğacak bebeğin cinsiyetini hiç önemsemezdi belki ama aşiret ve ailesi için önemliydi. Kumasının gözünün önünde bir çocuk daha doğurmasını izlemek Ayşe'yi öldürecekti, sırf o yüzden bir oğlu olsun istemişti. Sevdiği kadına aynı acıları bir kez daha yaşatmamak için bebeğin erkek olmasını dilemişti ama olmamıştı. Hala dalgın dalgın avluya bakan kadının eline uzandı ancak avucundan bir kez daha kayan eli tutamamıştı. Sesine yansıyan öfkesine bu kez hakim olamadı, odanın duvarlarında yankılanan bariton sesi konağın avlusuna kadar ulaşmıştı.

LEYLA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now