2) Demir Ağa

30K 998 37
                                    

Ahh.. ne zordu şimdi Demir için her şeye sil baştan başlamak, kendi elleriyle kurduğu dünyasını tümden değiştirmek, yol ayrımıydı burası; ya ailesinin yanında olacak babasının oğlu olarak burada ki hayata ayak uyduracak ya da babasının hasta kalbini kırmayı göze alarak bu kez tamamıyla buralardan gidecekti. Ahh bir de Leyla'sı var, kıymetlisi en değerlisi, şimdi kısa süreliğine zannederek hiç sorgulamadan yanında gelen ve bu belirsizlikte en az kendisi kadar savrulacak olan sevdiği..
Demir'in aldığı nefesler yetmez oldu, içi daraldı, ne yapacağını bilemedi. Toplantıya birkaç saat kalmışken ve henüz ne yapacağını bilemezken, daha fazla duramadı konakta arabasına bindiği gibi soluğu şehre geldiği zamanlarda ne zaman sıkılsa koştuğu tepede aldı. Doğduğu şehre hakim tepede yere oturdu, izledi..izledi, bir karara varmak istedi, deli gibi yirmi gün öncesine dönmek istedi, aldığı haberi hiç almamış olmayı, babasının yaptığı konuşmayı hiç duymamış olmayı diledi nafile her şey tüm gerçekliğiyle karşısındaydı. Karar vermek istese de aslında ona sunulan bir seçim yoktu. Babası kararını vermişti ve Demir'in rüyası bitmişti, artık gerçek hayat başlamıştı. Oturduğu yerden kalktı, arabasına yürüdü, düşüncelerini sıraya koymak istiyordu olmuyordu.
   Leyla'yı düşündü tekrar, karısı üniversitede ekonomi eğitimi almıştı, büyük şehir hayatını severdi, Demir'i de severdi değil mi? Şimdi ne olacaktı? Hadi işler bir şekilde yürüdü diyelim, gider gelirdi İstanbul'a, buradan idare ederdi bazı şeyleri. Leyla ne yapacaktı? Evde otur mu diyecekti, çocuklarını büyüt, o da ayrı bir hikayeydi zaten son bir yıldır korunmamalarına rağmen bir bebek yoktu ortada. Açıkçası ikisi de bunun çok derdine düşmemişti, Leyla bir kadın doğum doktoruna gitmiş bir kaç ilaç kullanmıştı, durum değişmemişti. Şimdi bu konu da hayatlarının bir numaralı sorunu olacaktı, hiç yoktan gerilip üzülecekti Leyla'sı.
  Demir kuş olup uçmak istedi, şu tepeden öylece süzülüp kaçıvermek istedi, Yanında süzülen Leyla'yla birlikte başka diyarlara göç etmek, bu koca dünyada kaybolmak istedi ama olmadı onun yerine arabasına bindi konağa geri döndü.
   Konağın ağır demir kapısı adamları tarafından açıldı, kış bahçesi görüş alanına girince, sedirin köşesinde oturan karısını gördü, uzaklara bakarak dalmıştı, ilk günden mavileri bulutlanmıştı. Ne düşündüğünü tahmin etmek zor değildi. Çardağa doğru yürüdü, O'na bir açıklama borçluydu. Geldiğini farketmeyecek kadar dalgındı kadın " Leyla, canım dalmışsın" demesiyle kadın irkildi.
" korkutmak istememiştim, ne düşünüyordun?"  Leyla kararsız kaldı bir an ne dese bilemedi, kocasının kara gözlerine baktı, sıkıntısını gördü "bilmiyorum Demir içimde bir sıkıntı var, seni sıkmak, zaten zor olanı zorlaştırmak değil niyetim ama ne yapacaksın ya da ne yapacağız? Düşünmeden edemiyorum. Bir karar vermen gerek sanırım, Mustafa babamın söyledikleri, ne diyeceğimi bilemiyorum."
  Demir baktı, kadının bir günde yüzüne inen hüzne, gözlerinde ki sıkıntıya ne dese derman olamayacaktı.
" Leylam bilmiyorum, gerçekten çok zor bir durumdayım, arafta kaldım, gidemiyorum ama kalmakta istemiyorum, en acısı da seçme şansımın olmadığını biliyorum. Yapamam Leyla, gidemem, gidemeyiz, en azından abimin iyileşmesi gerek. Sana, yanımda olmana çok ihtiyacım var. Biliyorum çok bencilce bir istek ama sensiz başaramam. Hayallerimiz planlarımız böyle değildi biliyorum ama ne demişler kul kurar, yaradan güler. Ben tüm planlarımdan, hayallerimden vazgeçebilirim ama senden vazgeçemem. Şimdi bilmek zorundayım söyle bana Leylam" devamını getiremedi Demir, seçenek sunamazdı, kal ya da git diyemezdi, Leyla durumu anlardı, anlardı değil mi? İkisininde seçeneği yoktu, gidemezdi, kalacaktı bunu kadının gözlerinde gördü, gözlerinden geçen hayal kırıklığını, hüznü gördü. Uzanıp kollarına çekti naif bedeni, sıkıca sarıldı, şakağına uzun bir öpücük kondurdu, sessizce affını istedi, Leyla inçe kollarını kocasının beline doladı, derin bir nefesi içine çekti kocasına sessiz teslimiyetini verdi. Yavaşça başını kaldırdı kocasının yüzüne baktı, gülümsemek istedi olmadı, gamzeleri görünmedi "abin iyileşince gideriz değil mi?" Diyerek ümidine tutunmak istedi. Demir "inşallah Leylam" dedi ümidini korumak isteyerek.
    Genç adam karısını tekrar sedire oturttu,
"Şimdi toplantıya gitmek zorundayım,ben babama bakayım canım "  konağın merdivenlerini aceleyle çıktı, babasını hazır halde kendisini beklerken buldu. Baba oğul Konak'tan ayrılırken Fatma hanımı derin düşünceler aldı, bundan sonra nasıl olacağı bir muammaydı, zor olacaktı; Devran ayağa kalksın istiyordu ana yüreği, Demir'i istediği hayata dönsün istiyordu, Demir hep özlediği evladı, hasreti olmuştu ama O buraların adamı değildi, gelini solardı buralarda. Çelik aşiretiyle olan husumetleri nasıl yoluna girecekti, ana yüreği diken üstünde durmaktan yorulmuştu, Allah'ım sen bize yardım et, evlatlarımı koru, huzur ver bize diye sessiz bir yakarış gönderdi semaya.
Demir, isteksiz adımlarla babasını takip etti, ağalar geçmiş olsun dilekleriyle söze girip, aşiretin durumuyla devam ederek her konuya değindiler, Demir Kozanlı ne olduğunu anlayamadan aşiretin başına geçivermişti, Çelik aşiretiyle olan anlaşmazlık için iki taraf arasında görüşmeler olması kararlaştırıldı. Devran'ın yaralanması olayı birisi tarafından üstlenilmişti. Yasal süreç işliyordu ama burada işler hep farklı yürürdü, kan davası an meselesiydi, araya giren ağalar şimdilik iki taraf arasında bir anlaşma zemini arayışındaydı.
Demir olarak girdiği toplantıdan omuzlarında koca aşiretin yüküyle Demir ağa olarak çıktı, babası sohbete kalmak istemişti, Demir yolda Leyla'yı aradı " canım yoldayım hazırlan seni kapıdan alırım, dışarı çıkalım bu akşam olur mu?" Leyla bu teklife balıklama atladı, zaten çok sıkılmıştı, hemen hazırlanıp indi. Demir'le dışarı çıkacağını kayınvalidesine haber verdi, büyüklerine saygısızlık edemezdi. Araba sesini duyunca kapıya doğru adımlarını hızlandırdı, kapıda Ali vardı bugün, saygılı, mahçup bir gençti, Leyla için kapıyı açıp başıyla selam verdi. Demir karısının arabaya binmesiyle gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdu "biraz nefes almaya ihtiyacımız vardı sence de öyle değil mi sevgilim" Leyla'nın gülüşü bu kez güneş gibi parlaktı. "Çok iyi düşündün aşkım, biraz hava almak iyi gelecek"
Demir karısını önce güzel bir restorana götürdü, yemekler güzeldi, Karı koca kaç gündür ilk kez nefes alıyor gibiydiler, sanki tekrar kendi küçük dünyalarına dönmüş gibi hissettiren bir zaman dilimiydi onlar için. Demir bir arkadaşıyla buluşup kahve içebileceklerini söyleyince Leyla kabul etti, buluşma yeri şehre yüksekten bakan bir kafeydi. Leyla Demir'in arkadaşı olarak karşısında Aziz'le Nesrin'i görünce çok sevindi, bu çiftle İstanbul'da görüşürlerdi ve Nesrin'le araları çok iyiydi. Burada bir arkadaşının olması Leyla'ya kendini iyi hissettirdi. Akşam konudan konuya sohbetle çok güzel geçti, eve dönme vakti gelince tekrar görüşmek için sözleşerek ayrıldılar. Saat bir hayli geç olunca konak sessizliğe bürünmüştü. Karı koca yavaşça odalarına çıktılar. Demir konağın çatı katında ki daireyi kendileri için düzenlemişti. Yatak odası, banyo, tuvalet ve salon olarak kullanılan bir odası vardı. Geldiklerinde orada kalırlardı, şimdi ilk defa bu kadar uzun süre yaşamayı planlıyordu burada. Yakında İstanbul'a gidip gelmeleri gerekecekti, hem işleri yoluna koymalıydı, hem de gerekli eşyalarını getirmeleri şarttı belli ki.
Leyla yeni bir güne uyanırken ruh hali belirsizliğini koruyordu, ne yapacağını bilemiyordu, ne olacaktı bundan sonra, çalışma hayatı, konak, Demir, ev halkı, bu şehir, farkında olmadan bir of çekti, gözlerini tavana dikti. Bu belirsizlik yoruyordu insanı. Demir sessizce karısını izliyordu, aklından geçenleri bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu. Karısına sarılarak göğsüne çekti, çenesine dokunup göz göze gelmeye çalıştı.
"Sevgilim, yüzüme bak, güzel gözlerindeki hüzünü hiç sevmedim, üzülmeni istemiyorum, hepsini yoluna koyacağım, sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Mutlu olmadığının farkındayım ama ne kadar istesek de gidemeyiz. Sana, desteğine çok ihtiyacım var, şimdi kocana güzel gülümsemeni gösterecek misin?" Leyla kedi yavrusu gibi kıvrıldı kocasının göğsüne, küçücük kalıyordu böyle kıvrılıp, sokulunca, başını kaldırıp kararsız bir tebessümle baktı adamın kara gözlerine. Demir saçlarını kokladı öptü, sımsıkı sarıldı, gözlerini kapatıp sadece onun varlığını hissetmek ister gibi sessizce yatmayı tercih etti bir süre.
Demir, Devran'ın işlerinin başına geçmişti, Leyla konakta kadınlarla kalmıştı, Gülsüm, Hülya, Hazal, sevimli ikizler derken zaman uçup gitmişti, akşam yemeği hazırlanıyor, kış bahçesinde masa kuruluyordu bir yandan. Gülsüm, kayınvalidesiyle konuşmuş Devran'ı daha rahat hareket ettirebilmek amacıyla odalarını giriş kata taşımıştı. Devran bu akşam tekerlekli sandalyesiyle bahçede aileyle beraber oturacaktı. Genç adamın gözlerinden hüzün eksik olmuyordu. Tüm ümidini fizik tedaviye bağlamıştı. Her gün fizyoterapist geliyor, belli bir program dahilinde Devran'ın tedavisi devam ediyordu. İkizler evin neşesiydi, herkesi peşlerinden koşturmayı başarıyordu sevimli yumurcaklar.
   Hazal, Leyla'yla yaşıt olmasından mütevellit daha rahat davranıyor, arkadaş gibi takılıyor, şakalaşıyordu. Hülya onlardan bir yaş büyük olduğunu arada hatırlatıp abla havasıyla kızları güldürüyordu, Gülsüm aslında oldukça neşeli, eğlenceli bir kadın olmasına rağmen, son zamanlarda yaşadıklarından çok etkilenmiş, eski halinden bir hayli uzaktı. Her şeye rağmen ümitliydi tüm aile, Devran ayağa kalkacaktı, eski günlere dönülecekti. Fatma hanım ve Mustafa bey yemek masasının etrafında toplanan çocuklarına, gelinlerine, torunlarına bakarak hallerine şükredip, dua ettiler, bir aradaydılar ve umutları vardı. Demir ve Murat şirketten dönmüştü, Leyla kocasının geldiğini görünce elindeki tabakları masaya bırakıp yanına gitti. Devran'ın yanına oturan kocası elini tutup yanına çekti, sedire oturan karısına gülümseyip, şakağına bir öpücük bırakırken kolunu omuzuna doladıktan sonra Devran'a döndü " daha iyisin ya abi"  Devran "iyiyim kardeşim, ne yaptın işler ne alemde, senin de bütün düzenini bozduk, hayatınız alt üst oldu. İstanbul'da işler ne olacak? Off Demir işe yaramaz bir adam oldum ben" gözleri doldu koca adamın, başını eğdi, sesi kısılmıştı cümlenin sonuna doğru.
Demir söze başlamadan önce derin bir nefes aldı.
"Abi yemeğimizi yiyelim sonra biz  bu iş meselelerini çay içerken konuşalım, bazı fikirlerim var, Leyla'da bize katkıda bulunur eminim. Hadi acıktık biz değil mi Murat" diye kardeşinin omzuna dokundu.
  Uzun bir aradan sonra Kozanlı konağının sofrasından şen kahkahalar yükseldi. Gençler bir anlığına dertlerden uzaklaşmayı deniyordu, ikizler babalarının kucağı için kavga ederken Gülsüm'le Devran'ı bile güldürmeyi başarmışlardı.
   Demir masanın altından yanında oturan karısının elini tutup, gözlerini yüzünde dolandırdı. Leyla gülümseyerek Devran'ın çekirdek ailesini izliyordu. Kocasının elini elinde hissedince gözleri Demir'in kara gözlerini buldu, bir an ikisi de aynı şeyi düşündüler belki de..her şeye rağmen elleri bir aradaydı ve her şey düzelirdi değil mi?

LEYLA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin