40) Hasretinle Yandı Gönlüm.

19.4K 911 693
                                    



Leyla, gözlerine vuran gün ışığına bir süre direnerek tekrar uykuya dalmayı denedi ama olmadı. Hafifçe aralanan kirpikleriyle görüş açısına giren kara gözlere, irileşen mavi gözlerini kırpıştırarak baktı. Uzunca bir süredir yalnız uyuyor, yalnız uyanıyordu, onun yanında, başı göğsünde uyanmak, gözünü onun gözlerine açmak hayal gibi geliyordu. Demir, aheste bir hareketle elini uzattı, yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına nazikçe iterek yanağını okşadı. Gözlerinde haylaz bir çocuğun neşesini andıran bir pırıltıyla dudaklarına yaklaşıp tüy gibi bir dokunuşla sabah öpücüğünü çaldı.

"Günaydın sevgilim.. seninle uyumak, seninle uyanmak.. sıcaklığında dinlenmek... öyle güzel ki.. Seni ne kadar özlediğimi bilemezsin."

Genç kadın, dün gece en son oturma odasındaki koltukta sarmaş dolaş oturduklarını hatırlıyordu. Demir'in kulağına fısıldadığı sözleri dinlerken uyuyup kalmış olmalıydı, üzerindeki pikeyi hafifçe kaydırdığında dün üzerinde olan elbiseyle uyuduğuna emin oldu.

"Günaydın, gene uyuyakaldım değil mi?"

"Kucağımda uyuyakalmanı seviyorum, sıcak nefesini yanağımda hissetmeye, uykunda göğsüme sokulmana, saçlarının burnumu gıdıklamasına, o eşsiz kokuna hasret kaldım."

Leyla'nın kararsız bakışları adamın esmer teninde  dolaştı, sağ gözünün çevresindeki morluk iyice kararmıştı, alnını ve şakağını kapatan pansuman küçülmüştü. Uyuduğu esnada duş almış, pansumanını değiştirmiş olmalıydı, bedeninden yayılan sabun kokusu ve saçlarının temizliği dikkatinden kaçmadı. Ondan yardım istememişti, başparmağı, esmer tenini gölgeleyen morluğa nazikçe dokunup, hafifçe okşadı.

"Çok canın yandı mı?"

"Çok canım yandı.. hala yanıyor ve hep yanacak ama bunun sebebi o kurşun yarası değil."

"Neden? Neden hala canın yanıyor?"

Kollarında yatan kadını, biraz daha kendine çekip dudaklarını şakağına bastırdı.

"Acıktın mı?"

Aniden konu değiştiren adam, kollarını hiç gevşetmeden yatakta doğruldu, karısını kucağına alıp banyoya yönelmişti.

"Demir.. dur! Ne yapıyorsun? Hala yaralı olduğunu unuttun sanırım. Zaten dün gece kendi kendine yıkanmışsın, yaran mikrop kapacak."

"Unut artık şunu.. ben iyiyim. Hem benimle birlikte duş almak isteyeceğini zannetmiyordum, yoksa..."

Leyla, adamın imalı sözleriyle hafifçe kızarıp, huysuzlandı.

"Onu mu dedim ben? Sana yardım ederdim, ne bileyim, yaranı ıslatmazdık, için fesat senin."

Karısının kızaran yüzüne ve huysuz hallerine tek kaşını kaldırarak gülümsedi, onunla biraz daha zevkle uğraşabilirdi ama yapmadı. Bu seferlik daha fazla utandırmamak için konuyu kapatmaya karar vermişti.

"Hadi duşunu alıp aşağıya gel, kahvaltıyı bahçede edelim."

Leyla, hızlıca duş alıp, dizinin bir karış üzerinde biten kot bir şortla, beyaz, askılı bir bluzu üzerine aceleyle geçirdi. Saçlarını hafifçe kurutup, toplayınca görüntüsüne göz atmak için aynanın karşısına geçti. İyi uyumuş olmasına rağmen hala solgun olan yüzüne memnuniyetsiz bir bakış atıp kapıya yöneldi, canı makyaj yapmak istemiyordu. Merdivenleri seri adımlarla inip salona ulaştığında Demir'in cam kapıları geçip bahçeye çıktığını görerek peşine takıldı. Dışarıya adım attığı anda adamın aniden yükselen öfkeli sesiyle duraksadı.

"Ne! Ne diyorsun sen?"

"Hazal.. dur.. dur biraz.. şunu baştan anlatsana sen"

Bahçede deli danalar gibi dolanarak, öfkeden kuduran kocasını endişeyle izledi, Hazal ne dediyse adamı çılgına çevirmeyi başarmıştı. Duyduğu son cümleyle olduğu yerde sıçradı.

LEYLA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin