-S O N O L S U N - Final

61.1K 2K 323
                                    

FİNAL

39.Bölüm

Keyifli okumalar :)

Korku tüm damarlarımda yeşil bir zehir gibi gezerken, nefesimin sesi kulaklarımı uğuldatıyor ve alnımdan akan boncuk boncuk terler stresimi yansıtıyordu. Boynumdaki metalin hissi yüreğimi ağzıma getiriyor ve Aral'ın uyanıp beni araması için içimden dualar ediyordum.  Karnımda bana emanet bir can varken bu anın gerginliğinden dolayı karnıma kramplar giriyordu. Soluk seslerim Zerde'in tedirgin ama gözü kimseyi görmeyecek cesareti ve deliliğinin izlerini taşıyordu. Yalnızdım. Kimse yoktu. Ağzımı açtığım anda bıçağı beni yaralamak hatta öldürmek için kullanacağını biliyordum. Elimden hiç bir şey gelmiyordu. Sakince "Zerde,"dediğimde beni biraz daha sıktı. Göz yaşlarım iri boncuklar gibi gözlerimden dökülüyordu.

"Kes sesini!"dediğinde tıslamıştı. İçerideki korumaların gelmesi için dualar ediyordum. Bana ne yapacaktı? Benimle birlikte sürüklenip İçeriden girilen ahıra doğru ilerlemeye başladığında kollarına asıldım. "Zerde yalvarırım bırak. Kimseye bir şey söylemeyeceğim, lütfen beni bırak."dediğimde bıçağın derimi sıyırdığını hissettiğim an çığlığı bastım. Ama aniden eli dudaklarımı buldu. Boynumdan akan sıcak sıvının göğüs arama aktığını hissetmiştim. Nefes nefese boğuk bir şekilde ağlamaya başladığımda kollarını bollaştırmaya çalışıyordum.

Allah'ım yardım et!

Zerde bir anda sinirlendi ve telaş yapmaya başladı. Beni kendine yakınlaştırmaya çalışırken

ben kendimi aşağı bırakıyordum. Gücümü taşımaya çalışırken eli bollaşınca kolunu büyük bir hırs ile ısırdığımda haykırışı avluda çınladı. Elini ittiğimde bıçak ayağımın yanına düştü. Sapına vurduğumda avlu boyunca kaydı ve bizden uzaklaştı. Tam kaçıyordum ki. Saçımdan tutmasıyla ikinci çığlığımı atmaya başladım. Elinde bıçak yoktu. O yüzden kendimi güvende hissediyordum. Ama saç diplerim de yanma ve karıncalanma hissetmiştim. Işıklar açılmaya başladığında Zerde çıldırmış gibiydi.

Beni yere fırlatıp yere sert bir şekilde düşmemi sağladı. "Dilan!" Aral'ın ve Zelal'in bağırışları ile yere tutundum. Neyse ki ellerimle hızımı azaltmıştım. "Seni öldüreceğim, seni öldüreceğim Dilan Han! sen Şahoğlu olamazsın anladın mı, anladın mı?"dediğinde Tepesinde heybetli gölgesi ile Aral duruyordu. Zelal beni yerden kaldırmaya çalışırken hıçkırarak ağlıyor ve bulanık bir şekilde  Aral'ı izliyordum. Zerde'nin çenesini öylesine sıkıyordu ki. "Seni gebertirim! Seni öldürürüm Zerde!" adeta kükrerken Zerde'yi yere fırlattı. Ayakta zor duruyordum. Gözlerim geceliğime kaydığında göğüs kısmı kanımla lekelenmişti.

Aral Bağrarak Zerde'nin üzerine doğru yürüyünce annesinin çığlıkları duyuldu. "Aral yapma! etme oğul,"deyip Aral'ın yanına koşmaya başladığında Azad ağanın bariton sesi duyuldu. "Aral! Odana."dediğinde hıçkırıyordum ve kesik kesik nefesler alıyordum. Gerçekten Kendimi yere yığılan kum torbası gibi hissediyordum. Gözlerim kararsa da Zelal Sayesinde ayakta duruyordum. Cafer ise bebeği susturamadığını anlayınca odasına dönmüştü.

"Baba! Benim karıma, benim karıma nasıl el kaldırır. Gecenin bir vaktinde!"derken sesinin tonuna hakim olamıyordu. Üzerinde Hiç bir şey yoktu ama altına o telaş ile eşofman giyebildiğine şükretmiştim.

Aral'ın gözleri bana değim göğsümde oyalandı ve babasına döndüğünde şok içinde göğsüme geri baktı. "Dilan!"derken korku içinde yanıma ulaştığında çenemi kaldırıp bıçağın ince sıyırığına baktı. "Bı- bıçak,"derken çenem titriyordu. Bunu nasıl yapabilmişti. Eğer kimse bizi görmeseydi ne olacaktı düşünmek dahi istemiyordum. Korkuyordum, yaşadıklarım normal şeyler değildi. Travma kadar ağırdı. Boynuma dayadığı bıçak izini bırakmıştı. Korkudan titrerken Aral'ın kasılan yüzü ve acı acı bakan lacivertler kora dönüştü.

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin