-Z O R U N L U L U K-

47.7K 1.9K 155
                                    

Aral olarak istediğinizi düşünebilirsiniz :) Bebeğimin fotografini bulurken birde baktım ki 20 Ağustos doğumluymus, 19 agustos doğumlu biri olarak anlamsizca mutlu oldum :D :D
Keyifli okumalar :)
23.Bölüm

Göz yaşlarım dinmiyor kinim içimde ev sahipliği yapıyordu. Bir an hırçınlaşıp içimden alev topu çıkaracak kadar sinirlenmiştim. Sultan denen aşağılık kadın gözümün içine baka baka anneme hakaretlerini sıralamıştı ve ben ağzımı açıp tek kelime dahi edememiştim. Her şerde bir hayır vardır dedikleri de bu olsa gerekti. Aral Sıraç Şahoğlu beni annesine karşı savunmuştu.

Hiç düşünmeden annesinin önüne geçip rest çekmişti ve şimdide onun gözü önünde hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yine...

Güçsüz olmak, güçsüz görünmek kanıma dokunsa da sırf Aral ağa ile önüme taş konmasın diye, emin adımlarla yürümek için çıtımı dahi çıkaramamış olmak, annemi savunamayıp o iğrenç kelimelerine maruz kalmak beni çileden çıkarıyordu. "Yeter Dilan, "dediğini duydum, sert sarsılmaz senin.

Ama yetmiyordu. Ona açıklayamayacağımı biliyordum. Zaten açıklasaydım bu benim sonum olurdu. Akıllı adamdı Aral ağa. İri iri dökülen yaşlarımı silip gözlerimi utanç içinde kaybolduğum mavilere çevirdim.

Ellerimle oynuyordum. Terasın bir aşağı katındaki minik terasta sedirde oturuyorduk. "Ben, bana neden böyle davrandığı hakkında hiçbir fikrim yok. Ben bunu hak etmedim. "dediğimde isyanım kendimeydi. "Artık ağlama, ben söyleyeceğim son sözü söyledim. Çocuk gibi ağlamayı kes de git üzerine bir şey al. "dediği an kızarıp bozarsam da sinirden, merakla kaşlarımı çattım. "Bir yere mi gidiyoruz? "dediğimde beni pek dikkate almadı. Zaten genelde ben konuşuyordum, o susuyor beni içten dinlediğini düşündüğüm an umarsız davranıyordu.

"Evet, Merve'yi de kaldır, bende Sarp'ı kaldıracağım. Bir şeyler yemeye gidelim. "dedi. Şaşkınlık dudaklarımın aralanmasını ve ona bön bön bakmamı sağladı. Gözleri yoğun maviye döndüğünde dudaklarımda hükmünü sürdürdü. Utançla dudaklarımı kapadım ve kafamı sallayıp misafir odasına ilerledim. Saat gece yarısını geçiyordu. Bu saatte nereye gidecektik bilmiyordum ama deli gibi heyecanlı olduğum her halimden belliydi.

Misafir odasının kapısını tıklattığımda Birkaç saniye duraksamanın ardından 'gir' sesi duyuldu. Kapıyı açıp kafamı içeri uzattığımda Merve telefonuyla uğraşıyordu. "Hayırdır? "derken ki sesi o kadar soğuk ve iticiydi ki onu şuracıkta boğmak istiyordum. Boğazımı temizleyip burnumu çektim. "Aral ağa hazırlanmanı söyledi. Dışarı çıkacağız. "dediğimde tek kaşını kaldırıp dudaklarını bükerek konuştu. "Hazırlanmanı derken? Hangi sıfatla bana sen ile hitap ediyorsun? "derken sesi sakin ve gerçekten soru sorar nitelikteydi. Ama sözlerinin altındaki aşağılama haddimi bildiriyordu sanki. Kapı kolunu bırakıp kollarımı göğsümde birleştirdim. Dudağımın içini kemirirken sinirlerim yeniden kabarmaya başladı. Gözlerimi gözleriyle birleştirdim ve "Aral ağanın sözlüsü sıfatıyla. Seni evinde, ileride 'evimizde' ağırladığına göre aramızdaki resmiyeti kaldırayım dedim. Aral'ın arkadaşı olduğuna göre sana aynı samimiyetle davranmak benim görevim. Bize ailelerimiz böyle öğretti. "dedim eğilip tebessüm ederek. Dişlerini sıktığını buradan görebiliyordum. Çenesi kas katı olmuştu. Tek kaşını kaldırıp benim uzattığım eli kabul etmemesini umursamadım. Çünkü amacım bu değildi zaten.

Saçını arkaya atıp kıkırdadı. "Bunu bana, yukarıda onu istemeye gelmeyecekleri için ağlayan kız mı söylüyor. Korkarım ki eline o yüzük hiç takılmayacak Dilan. "dedi ve ayağa kalkıp dolaba yöneldi. İki üç parça kıyafetini kırışmasın diye dolaba asmıştı. Kapıya ilerledim ve aynı sakinlikle ona karşılık verdim. "Misafirliğin kısası makbuldür derler. Eğer buraya yayılmayı düşünüyorsan birkaç gün içinde Nişan tepsimizi sen tutabilirsin söz. "dedim ve onu mors olmuş suratıyla öylece bıraktım.

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin