- P A R A M P A R Ç A -

58.2K 2.7K 420
                                    

Askıda yazısını kaldırdım. Ama bôlümlerin ne zamab geleceği belirsiz ne olur sıkıştırmayin, bu bölümü çok ısrar üzerine yazdım.
Keyifli okumalar :)

-9.Bölüm-

Her şey istediğim gibi ilerlemiyor hayatta. Ben ne bir dizi karakteri ne bir efsanevi yaratık nede bir roman karakteriydim ufacık dünyamda. İstediklerim kitaplardaki baş rol karakterlerindeki gibi olağan üstü bir şekilde olmuyordu.

Boyumdan büyük bir hırsım ve iddam vardı ama bu benim için hem avantaj hemde dezavantaj oluyordu.

Büyük umutlarla ilerliyordum her zaman hedefime. Hırsım önümü göremeyecek kadar sis bulutu kaplıyordu gözlerime.

Perde çekilen gözlerimi açarken, hızla yere çakıldığımda anlıyordum dezavantaj olduğunu.

Ama hırslarımla var oluyordum bir taraftan. Her zaman gözüm yükseklerdeydi. Kendimi hiç bir zaman sıradan ve bir hiç gibi hissetmemiştim. -Psikolojimin çökük olmadığı zamanlarda tabii-

İşte tamda dezavantajını yaşadığım zamandaydım şuanda. Aral'ın bir sözü benim umutlarımı, hırsımı ve iddia mı yerle yeksan etmişti. Ne kadar hırslanırsam o kadar süratle araba kullanıyordum sanki ve toslamam da çok uzun sürmemişti.

O anda vücudumu sarsıntı esir aldı. İçeride bir yerlerde paramparça olan şeyin adını biliyordum.

Bu gururum değildi. Bu artık hırsım ve ya umudum değildi. Tuzla buz olan kalbimdi.
Çatırdayan ve kulağımda büyük yankı yapan harabe kalbim...

Boğazımdaki düğüm çözülsün diye yutkunduğumda sanki şu anda olanların benim için ne kadar zor olduğunu biliyorlarmış gibi bakıyorlardı yüzüme.

Aral ağa gözünde bir an bile tereddüt bulundurmayan bakışları ile resmen ezip geçiyordu beni.

Dişlerimi gıcırdayacak kadar sıkıyor, bir yandanda hiç etkilenmemiş gibi kusursuz bir ifade barındırmaya çalışıyordum.

Ama sanırım dersten kalmıştım. Hiçte oscar'lık bir oyuncu gibi değildim. Suratımdan acı akıyordu resmen. Ve bu anlaşılmayacak gibi değildi. Aral ağa zaferini de alıp beni yalnız bıraktığın da sinirden elime aldığım tabağı duvara geçirdim. Ve artık oda kalbim gibi paramparçaydı.

"Dilan lütfen sakin ol!" Gözlerim dolmuştu. Ben ağlıyor muydum yani?

Öyle büyük bir öfkeyle baktım ki Zelal'e ellerini üzerimden çekip kenara sindi. Gözlerim Hatice ablanın üzerinde gezindiğinde beni şaşkın bir biçimde süzüyordu.

Yanındaki davranışlarımı normal algılaması anormal olurdu zaten. Çok geçmeden kanımı donduran cümleler ağzından dökülü verdi. "Kız, sen Sıraç ağama yanık mısın?"bu cümle bütün vücudumu titretmeye yetmişti zaten.

Dudaklarım titriyor, cevap vermek için bir hamle dahi yapamıyordum. Çünkü şok içindeydim.

Dün o kadar yakınlaşmamıza rağmen Asmin ile yemeye çıkacağını söylemesi demek, bütün Mardin'e müstakbel eşini taktim etmesi gibi bir şeydi. Bundan sonra dedikodular durmazdı ki. İlla ki olacaktı bu düğün.

Gözümden akan damlayı elimin tersi ile sildim ve hırsla Hatice ablaya baktım. "Ben Aral ağaya aşık falan değilim. Ama onun gönlünün bana düşmesi an meselesi!"dedim.

Zelal eli ile ağzını kapattı ve dudaklarından 'Hıhh' nidasının kopmasına izin verdi.

Ellerimi sıkarak yukarı ilerlediğimde gözlerim balık etli bir kadına takıldı. Hayat Arazlı...

DİLANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin