1) Başlangıç.

97.5K 1.4K 160
                                    

GELECEKTEN BİR ALINTI

"Demir, konuşmama izin ver, ben seni yüreğimden söküp atamam bunu biliyorum. Senin yanında kalmayı başaramıyorum, gidemiyorum da.. arafta kaldım anlıyor musun? İncecik bir ipin üstünde yürüyen acemi bir cambaz gibiyim adeta, düşmem an meselesi. Senin halini anlamadığımı sanma, sen benden beter haldesin. Daha evvel bana olan aşkından hiç şüphe etmedim ama o kadına gidişin, bana rağmen gidişin. Ben burada hala senin hayatındayken, bir adım ötedeyken, odamızda bizim yatağımızda seni beklerken; ona dokunman aramızda ki o, paha biçilemez, bize ait bir şeyi yok etti. Anlatamıyorum.. farkındayım ben o gece, bana özel olmanı, yalnızca bana ait olmanı kaybettim.
O gece, çok değerli bir şeyi kaybettik, bu bizim ilişkimizin kaldırabileceği bir darbe değil. Dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimin farkındayım. O kadını her gördüğümde, artık senin olduğunu bilmek, seninle yaşadığı özel anlarının olduğunu kabul etmek çok zor. Ona sarıldın.. bana dokunduğun gibi dokundun."

Leyla, artık kendini tutamıyordu, ne kadar istemesede o arsız gözyaşları yolunu bulmuş akıyordu.

Demir duyduğu sözlerle, karısının çektiği acıyı, nasıl derinden yaralandığını bir kez daha idrak etti. Bunu aşmaları mümkün değildi, o geceden bir adım dahi ileri gidememişlerdi. Leyla bu travmayı asla atlatamayacaktı, o geceyi ömrü boyunca unutmayacaktı. Onu kalben affetmesi mümkün olmayacaktı hele o gecenin bir sonucu olduğunu öğrendiğinde uçurumları iyice derinleşecekti.

Karısının hıçkırıkları içini acıtıyordu, bu acının, gözyaşlarının sebebi olmak adamı kahrediyordu. Umudu kalmamıştı. Dört yıllık evliliğini, hayatının aşkını, bu dünyada ki en büyük şansını, başına gelen en güzel şeyi, sevdiği, aşık olduğu kadını kaybetmişti. O güzel hikayenin hazin sonunu kendi elleriyle yazmıştı.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

BAŞLANGIÇ

O sabah İstanbul'un üstüne yoğun bir pus çökmüştü. Sabahın erken saatleri olmasının da etkisiyle neredeyse gün doğmamış gibi karanlık olan gökyüzü insanın içini karartıyor, sıkıntısını katlıyordu. Demir, havaalanı yolunda; tüm geceyi kara kara düşünerek geçirmiş olmanın getirisiyle, bir avuç biber atılmış gibi yanan gözlerini ovuşturarak, başını koltuğa dayadı. Yanında sessizce oturup, mahmur gözlerle etrafa bakınan karısının eline uzanıp, dudaklarına götürdü.

"Sessizsin" sözleri her ne kadar durum tespiti gibi görünse de aslında bir soru cümlesiydi. Leyla, gülümsemeye çalışarak kocasına döndü.

"Mustafa baba ve Devran abi için endişeliyim ve sana üzülüyorum haliyle, senin bu sıkıntılı ve çaresiz haline alışkın değilim. İyi olacaklarını biliyorsun değil mi?" Demir, dalgın dalgın başını sallayarak, hüzünlü bir gülümsemeyle bu kez gözlerinin içine baktı.

"Leylam, iyi ki yanımdasın, Urfa'yı sevmediğini biliyorum, buna rağmen hiç düşünmeden peşime takıldın ya daha ne diyeyim,"

Leyla elini adamın ensesine uzatıp kuzguni siyah saçlarını karıştırdı.

"Sevmiyorum demeyelim de orada ki hayata alışkın değilim. Yanımda sen olduktan sonra gidemeyeceğim yer yok, benim yerim,yurdum, yuvam sensin." Demir uzanıp yanına çektiği narin bedene sıkıca sarılıp şakağına bir öpücük bıraktı.

"Çok seviyorum seni küçüğüm." Tam bu sırada taksi yumuşak bir frenle iç hatların giriş kapısında durdu. Dönüş zamanını tahmin edemeyince taksiyle gelmişlerdi. Taksicinin kaldırıma indirdiği valizi sürükleyerek, içeri yönelmeden önce karısının elinden sıkıca tuttu.

LEYLA (Tamamlandı)Where stories live. Discover now