Bir anda bakışları bana dönmüş ve yumuşamıştı. Gülümseyerek bana baktı ve kollarını açtı.

"Yaa. İyi ki varsın. Senin gibi bir görümce var mıdır ki dünyada?"

Kim bilir? Sonuçta biz önceden de arkadaştık. Kalkıp da Sinem'e görümcelik yapacak halim yok ya.

"Benim on dakikada uğraşıp yapamadığımı bir dakikada yaptın kuzen. Helal olsun."

Belli ki ben gelmeden önce de bunu konuşuyorlardı. Zavallı Elif Sinem ile bir türlü başa çıkamamıştı.

"Ay çok az kaldı. Birazdan Bulutlar gelir. Giyinsem mi gelinliğimi?"

Daha saat 2'ydi. 8 gibi düğün yerinde olacaktık. Abim ve Sinem düğün konseptini kır düğünü olarak ayarlamışlardı. En güzeli vallahi. Şimdiki aklım olsa ben de kır düğünü yapardım. Teknede düğün nedir abi ya? Sırf Gece'nin lüks tutkusu yüzünden adam gibi eğlenememiştik. Ne güzel kır düğünü yapacaksın. İnsanların içleri açılacak. Biz de denizin ortasında sallana sallana insanların midesini bozmuştuk. Öyle ki babam iki gün falan mide ağrısı çekmiş.

"Kuaförde giyinirsin Sinemcim. Acelesi yok."

Bana hak verir gibi başını salladı. Elif de yüzünde tebrik eder bir ifade ile bana bakıyordu. Sinem'i bu denli rahatlamama şaşırıyor gibiydi.

"Ben halamlara bakayım. Yardıma ihtiyaçları var mıymış."

Elif de kendini odadan attı. Aralarında en sabırlı ben çıktım.

"Işık gerçekten seni çok seviyorum. İyi ki benim arkadaşımsın."

Sinem'in gerginliği gözlerinden tut tüm bedeninden anlaşılıyordu. Kendi düğün günümü düşünüyorum da ben de en az onun kadar heyecanlıydım. Elinde olmadan içini çok büyük bir heyecan kaplıyordu. Ve sen bu heyecanı bir türlü bastıramıyorsun. Böyle kalbinin üstünde bir basınç oluyor, nefes alırken yutkunuyorsun. Tüm bedenin titriyor ve sen deli gibi üşüyorsun. Her şey tam olarak böyleydi. Bu yüzden Sinem'i en iyi ben anlıyordum. Verdiği bütün tepkiler normaldi. Bu gün onun hayatındaki en önemli sayılı günlerdendi. Hatta en önemli gün bile olabilirdi.

"Sinemcim sana aldığımız çamaşırı giydin değil mi canım?" diye sordum imalı sesimle. Sinem saniyesinde gözlerini kaçırdı. Ay vallahi delirtecek bu kız beni.

"Giymedim."

İçine kaçmış gibi çıkan sesi beni daha da ateşliyordu.

"Şimdi giyiyor musun yoksa ben mi giydireyim," deyip annemle birlikte onun için özenle seçtiğimiz çamaşırı yatağın üzerinden aldım.

"Ya tamam! Tamam dur. Dursana kızım."

Israrla üzerine saldırdığımda kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı. Göz ucuyla elimdeki çamaşıra baktı.

"Bu çok fazla müstehcen," deyip burun kıvırdı. Tanrım! Şimdi yolacağım saçlarını.

"Yahu olsun. Kocan görecek sadece. Ne olmuş yani?"

İçinde bir yerlerde bana hak veren bir yan vardı. Bunu ikilemde kalmış yüz ifadesinden anlıyordum.

"Tamam kuaförde gelinliğimi giyerken giyeceğim. Şimdi giymemin bir anlamı yok."

Kabul etmişti ama ben ne olur ne olmaz diye kuaförde başına dikilip bakacaktım giyecek mi diye.

"Ha şöyle. Biraz görümce sözü dinle," dediğimde gergin bir gülüş attı bana. Sürekli saate bakıyordu. Yüzündeki bütün kan çekilmişti heyecandan. Elleri ise buz gibiydi. Birazdan düşüp bayılacak diye o kadar tırsıyordum ki.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now