Bölüm 45

8.9K 1.1K 457
                                    

Keyifli Okumalar 🍷

Vaktim daralıyordu.

Her adımımda, geçen her günde sona yaklaşıyordum. Sırrımın başkalarının eline geçmesinden itibaren, benim için her şey bitmiş sayılırdı.

Uzatmaları oynuyordum, bunun oldukça farkındaydım.

"Dediklerimizi yapmadığını görüyoruz Iseul, bizi kaybetmek istemeyeceğini düşünmüştük. Sen bize kendini kanıtlamazsan, biz ne kadar ciddi olduğumuzu sana kanıtlarız.

Üç kişinin bildiği sır değildir, unutma."

Onların bilmesi demek her an içinde hain olarak bulunduğum grubun da bilmesi demekti. Bugün odamda bulduğum not bunu tekrar hatırlatmıştı.

Bir sırrı iki kişi tutabilirdi, böylece sır ortaya çıktığında, sessiz kalan kimin ortaya çıkardığından her zaman emin olurdu. Ancak üç kişi bildiğinde, işler hiçbir zaman bu kadar basit olmazdı. Kimin ihanet ettiğinden hiçbir zaman emin olunamazdı.

Üç kişinin bildiği sır değildi, sırrım güvende değildi.

Yol ayrımında gibiydim, ya onların dediklerini yapacaktım ya da tek başıma devam edecektim. Risk almayı severdim, gerekli yerlerde alınan risklerin insana olumlu döndüğüne şahit olmuştum.

Risk almak istiyordum ama bana olumlu dönecek miydi, bilmiyordum.

Kendi grubuma kabul edilmek için çıktığım bu yolda, lider olabilmek için verdiğim bunca mücadelenin sonunda birinin emirlerini yerine getirmek düşüncesini aklıma dahi getirmek istemiyordum.

Beni tehdit ediyorlardı, ciddiyetlerini kanıtlayacaklarını söylüyorlardı ama beni ifşa etmek ne işlerine yarayacaktı? Ben onlara buradayken lazımdım, bunu anlayabiliyordum.

Sadece ne kadar ileri gideceklerini kestiremiyordum, onlardan korkmuyordum ama korkmam gerekiyor olabilirdi.

Her ne olursa olsun, suyum ısınıyordu. Burada olması gerektiğinden fazla bile vakit geçirmiştim, bu saatten sonra elimi hızlı tutmaktan başka çarem yok gibi duruyordu.

Teslim olmamak için son çabalarımdı bunlar, elimden ne geliyorsa yapacaktım.

Jackson, ölü lider ile ilgili birçok bilgiye ulaşmıştı. Kris'in çok yakın arkadaşıydı, araları her zaman çok iyiydi. Hiçbir kavgaları, dışarıya yansıyan hiçbir sorunları olmamıştı. Grubun ana lideri yoktu, çift liderli olduklarını o zaman için kabul ettirmişlerdi.

Her şey güzel görünüyordu, ölüm haberine kadar.

Liderin ölümü grubu düşürmemişti, aksine birbirlerine daha çok kenetlenmelerine neden olmuştu. Kris tek liderleri olmuştu, onları bir araya getiren kişi de zaten başından beri oydu.

Diğer liderin ölüm nedeniyle ilgili en ufak bir ipucu bile yoktu, ihanet ettiğini söylüyorlardı ama ne olduğuna dair kimsenin bir fikri yoktu.

İşte burada tıkanıyorduk, Kris bu konuda ağzından laf alabileceğim biri değildi. Oldukça az konuşmasının yanı sıra, benimle böyle bir samimiyeti asla kurmazdı. Ölü bir adamı mezarından kaldıramazdım, ki bir mezarının olduğunu bile sanmıyordum, Kai ise bu konuda bir şey bilmiyordu.

Kris'in liderliğinden bahsederken, aldığı sorumluluğu överken duyguları o kadar gerçekti ki, ondan işe yarar bir şeyler öğrenemeyeceğimi anlamıştım. Geriye sadece bir seçenek kalıyordu.

Kim Yeon Seo.

Kris'in değişmeyen, tek kadını. Kris sadece onu yatağına alıyordu, yatağından öte hayatına aldığını da biliyordum. En ufak bir kaçamağına bile rastlamamıştım, gerçekten tek eşliydi.

Lyssa | KAI ✓Where stories live. Discover now