Bölüm 3

12.5K 1.3K 385
                                    

Sevgiler 🍷

Tüm temizlik işini bitirdiğimde, beni bırakacaklarını düşünmüştüm ama benim kadar çok yönlü bir insanı kaçırmak istemedikleri için bir de garson olmamı istemişlerdi.

Adının Sun Mi olduğunu öğrendiğim barmen kız bardakları silerken, ben de bir yandan şişeleri yerleştiriyordum.

Kızın kendisi gibi adı da tatlıydı, konuştukça burada olması daha da manasız gelmeye başlamıştı.

"Chen ve Xiumin geldi." Bakışlarımı kapıya çevirdim. Yeraltında çok fazla görülmeyen tipte insanlardandılar, üstlerine tam oturan takım elbiseleriyle buradan çok bir plazaya ait gibi görünüyorlardı.

Chenin babası ülkenin ekonomisini yöneten şirketlerden birinin sahibiydi, bu grubun arkasını kolladığına adım kadar emindim.

Ne diyebilirdim ki, sağlam yere kapak atmışlardı. Chen tam olması gereken kişinin çocuğuydu ama bu onların sonu olmayacağım anlamına gelmiyordu.

Dediğim gibi şans her zaman onlardan yana olmayacaktı.

Ayrıca bu heriflerin hepsi seksi olmak zorunda mıydı? Gruba dahil olmanın ilk şartı buydu herhalde, yoksa bu şekilde bir araya gelmeleri zordu.

Geniş masalardan birine yanlarındaki iki adamla birlikte oturduklarında çaktırmadan onları süzdüm, tanıdık değillerdi.

Acaba yeni bir iş falan mı vardı, Chen ve Xiumin grubun dışa açılan bölümü gibiydi. Uluslararası her türlü kaçakçılığı yasal gibi görünen yollar ve anlaşmalarla bu ikili yapıyordu.

Onları araştırırken bilgi edinmesi en zor iki bunlar olmuştu, yeraltında olmalarına rağmen etkin oldukları alan farklıydı. Yeraltındaki insanları öğrenmek kolaydı, mutlaka bir bilene ulaşırdın ama böyle adamlar zorluyordu.

"Bu ikisi bara fazla gelmez, yani böyle takım elbiselerle falan." Temizlediği bardağı kenara bırakarak bana döndü. "Misafirleri var diye fazla müşteri almadık bugün."

Kafamı salladım, demek ki bu misafirler önemliydi. Yanlarına yaklaşma fırsatı yaratmam lazımdı, gerçi garsonken zor olacağını sanmıyordum.

"Chen ünlü bir işadamının oğlu, sanırım ondan kaynaklı bu misafirler."

Bana bilgi vermeye çalışmasına neredeyse gülecektim, asıl merak ettiği bir şey varsa onlar hakkında bana sormalıydı. Seve seve cevaplardım.

"Gidip sipariş al."

Kafamı sallayarak onlara doğru ilerledim, Korece konuşmadıklarını daha masaya yaklaşmadan bile anlamıştım.

Masanın önünde durduğumda eğildim ve bir şey isteyip istemediklerini sordum, basit bir şekilde tüm siparişleri Chen verdi.

Oldukça yavaştan olarak onları dinlemeye çalışmıştım ama saçma sapan konulardan konuşuyorlardı, işe yarar bir şey çıkacağını sanmıyordum.

Sun Mi hızlı bir şekilde bardakları hazırladığında bu işte iyi olduğunu fark etmiştim, uzun süredir burada olmalıydı.

İçkileri götürdüğümde de ortamda değişen bir şey yoktu. Kore kızlarından konuşuyorlardı, takım elbiseli olsalar bile hiçbirinin bir farkı yoktu.

Tepsiyi Sun Minin önüne koydum ve bir elimi yanağıma koyarak ona döndüm. Burada konuşabileceğim normal bir kız olması fena olmazdı.

Belki beraber şu orospuları döverdik.

Bunu düşünmek bile kıza kanımın ısınmasına neden olmuştu.

"Burası hep böyle sıkıcı mı?"

Lyssa | KAI ✓Where stories live. Discover now