Kris yerine Kai onu cevapladığında, Sehun kafasını sallayarak gözlerini kapattı. Onun bu hali rahatsız hissetmeme sebep oluyordu, bu hissi geçiştirmek için arkama döndüm ve eve tekrar göz attım.

Sehunun sakinleşmesi kısa sürdü, silahlar kontrol edildi ve eve doğru yürümeye başladık. Kainin özellikle benim yakınımda durmaya çalıştığını fark ediyordum ve bu bana oldukça garip geliyordu.

Kendi canımı hep ben korumuştum, başkasına ihtiyaç duymamıştım ve şu anda da duymuyordum ama Kainin hareketleri içten içe hoşuma gidiyordu.

Bana bir can borcu vardı, yaptıklarını buna bağlamak istiyordum.

"Iseul." Bana seslenen Kaiye döndüm. "Dikkatli ol, tamam mı?"

"Hep beraber gidiyoruz Kai, kahramanlık yapmaya niyetim yok. Merak etme."

Yamuk bir şekilde güldü ve bakışlarını tekrar yola çevirdi.

Gecenin sessizliğine uyum sağlayarak, dikkatli adımlarla yürüyorduk. Arabaları evi görebilecek bir yere bırakmıştık, elbette evin önüne kadar götürecek kadar salak değildik.

"Birbirinizin arkasını kollayın, bir kişiyi bile yaralanmış görmeyeceğim."

Kris otoriter ses tonuyla konuştuğunda, kafamı eğerek alayla sırıttım. İçinde kaç adamın olduğunu bile bilmediğimiz bir eve giriyorduk, zaten bizi yaralanmış göremezdi.

En iyi ihtimalle ölürdük, cesetlerimizi bu evden çıkaramazlardı bile.

Eve yaklaştıkça silahı tutuşum sıkılaşıyordu, içimde garip bir his vardı. Sanki istemediğim bir şeyin içine çekiliyor gibiydim.

Zaten ormanın ortasında olan evin bahçesine girebilmek için duvardan sıra sıra atladık, bir anlık dikkatsizliğimle kolumu hafifçe çizmiştim.

"Kanıyor mu?" Kai fısıldayarak, karanlıkta kolumu görmek için bana yaklaştı. Şu an bulunduğumuz durumda düşündüğü şey neredeyse gülmeme neden olacaktı, panik bu çocuğun beyin hücrelerine mi vurmuştu?

"Direkt içeri girelim, Luhanın bulunduğu odayı bilmedikçe gizlice onu alıp çıkamayız zaten."

Chanyeol herkesin bildiğini dile getirince, kimse itiraz etmedi.

Talimat yerine geçen konuşmadan sonra, profesyonel insanlarla olduğumu hissedeceğim kadar kısa sürede içeri girmiştik. Xiuminin bir diğer yeteneği de kapı açmaktı.

Gruptaki vasfının kilit açmak olması üzücüydü.

Önde Kris ve onun arkasında Kai olmak üzere girdiğimiz salonu inceledik. Ellerimiz tetiklerde silahlarımız karanlığa doğrultulmuş şekildeydi.

Evin olağan dışı sessizliği içimi ürpetirken, Kainin el hareketini görerek ona odaklandım. İlerlememizi işaret ediyordu.

Yavaş adımlarla neredeyse tüm alt katı kontrol ettiğimizde, artık bir terslik olduğundan şüphem kalmamıştı. Kimse yoktu, yaşam belirtisi gösterecek bir şey bile yoktu.

"Yolunda gitmeyen bir şeyler var." Dibimdeki Sehun mırıldandığında, içimdeki tüm kötü duyguları bastırarak ona gülümsedim. Her an kendini salacakmış gibi duruyordu, bir de onunla uğraşmak iyi olmazdı.

"Endişelenme, Luhanı alıp gideceğiz."

Tabi eve bir bomba koymadılarsa ya da açtığımız bir kapının ardından bizi taramazlarsa.

"Üst kata çıkalım."

Krise kimse itiraz etmedi ve temkinli adımlarla bu sefer üst kata çıktık. Garip bir şekilde burada sadece iki oda vardı. Kai ilk odada şansını denediğinde, kapı kilitli olduğu için geri çekilmek zorunda kaldı.

Lyssa | KAI ✓Where stories live. Discover now