56- KAYIP PARÇA

18.1K 1.3K 306
                                    

Birkaç saat arayla iki bölüm atmam biraz şov bence de. Ama bu geçiş bölümü olduğu için biraz kısa...
En uzun gecenin en verimli kişisi benim.
Günaydınlar efenim.



56- KAYIP PARÇA

'Kül Gözlü Adam'

  Sevdiklerimizle ruhani bir bağ vardır aramızda. Bu doğuştan oluşuyor veya zamanla şekil alıyordu. Biriyle tanışmak ruhların karşı karşıya gelmesidir. Biriyle zaman geçirmek ruhların temasıdır. Birine alışmak, ruhların birbirine sinmesidir. Ve birini yitirmek, ruhun bir uzvunun kopmasıdır.

  Hissediyordum, ruhum kanıyordu.

Onunla bir ruha ortak olmuştuk işte her bakımdan. Payına düşeni alıp gitmişti. Belki de hiç tanımamıştım onu, kim bilir.

Şimdi ruhuma yavaş yavaş işleyen biri daha vardı. Bal gibi sesi, minicik elleri, küçük Ali.

Bir çocuğun masumiyeti ancak bastırıyordu içimdeki kıyameti.

Ali'yi parka götürdüm. İkimiz için de bir ilkti bu. Daha önce hiçbir çocuğu parka götürmemiştim. Ali de daha önce biriyle parka gitmemişti. Mezarlığın karşısındaki gecekondularda birkaç arkadaş edinmiş, yaşının büyük eksiği olan oyun oynamak adına birkaç defa geldiğini söylemişti.

Parmaklarıma yaslanan salıncağı tüm gücümle ittim. Saçının önündeki birkaç tel havalanırken küçük parmakları zincirleri daha çok kavradı. Yüzümde bir gülümseme oluştu, beni gerçekten gülümseten tek şey Ali'ydi artık.

"İnebilir miyim?" diye sordu salıncağı durdurmak isteyerek. Ona yardım ettim.

"Neden?" diye sordum önüne geçerek.

"Sanırım bizi bekliyor," diyerek köşede sessizce bize bakan başka bir çocuğu gösterdi.

"Tamam, gel bakalım." Salıncağın önündeki küçük plastik koruma şeridini kaldırdım.

Ben onu indirirken, "Maşallah," dedi hemen yanımızda duran çocukların yanındaki kadın. Bir bana bir Ali'ye bakıyordu. "Anneden almış gözleri."

Ona ne söyleyeceğimi bilemedim. Ali çoktan kaydırağa yönelirken "Sanırım," diye mırıldandım kadına gülümsemeye çalışarak.

Kadının dikkati koşuşturan çocuklarına dönmüştü. "Gelin haydi, hava soğudu. Üşüyeceksiniz."

Gözlerim usulca Ali'ye kaydı. Yavaşça ona yaklaşırken, sesim o kadın kadar olmasa da endişeli bir hal aldı.

"Şey, üşüdün mü?" diye sordum. "Soğuk oldu. Gidelim mi?"

Ali hiç itiraz etmedi. Başını aşağı yukarı sallayıp usulca elimi tuttu.

Bir alışveriş merkezinde yemek yedik. Ketçap ve mayonezle tabaklarımıza gülen suratlar çizdik, kim daha çok patates kızartması yiyecek yarışması yaptık. İflah olmaz mide bulantım hepsini çıkartmamı sağlamıştı daha sonra. Ali de tuvalet kapısında beni beklemişti.

"İyi misin?" diye sordu ben çıktığımda. "Evet," dedim.

"Dedem de ilk başta böyle oluyordu. Sonra bir kere bayıldı. Sonra hep bayıldı ve hasta oldu."

Gözlerindeki endişeyi silmek için ona gülümsedim. "Patatesler yüzünden," dedim ve omuzlarımı düşürdüm. "Sanırım sen kazandın, oysa bütün patatesleri yiyebilirdim."

Dudakları kıvrıldığında kendimi daha iyi hissettim. Gülümsemesini seviyordum.

Kış için ufak bir alışveriş yaptık ve Suna'nın evinin yolunu tuttuk. Araba bahçede durduğunda Ali'nin meraklı bakışları etrafta geziyordu. Elimi sıkıca tuttuğunda eve doğru yürüdük ama Ali her an arkama saklanacak gibi duruyordu.

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin