9- SATIRLAR (2)

111K 3.9K 828
                                    

Tam bir hafta. Arkadaşlarımla bolca vakit geçirdiğim, Suna ile alışverişin doruklarına tırmandığım, Kaan ile saatlerce beyin yakan sohbetler ettiğim, iki roman, sekiz film tükettiğim yedi gün... Bana bomboş geliyordu. Bu süre boyunca Giray bana ulaşmamıştı. Ne de kendisinden bir haber almıştım.

Aramızdaki tek köprü olan Kaan bile en az benim kadar hiçbir şeyden haberi yoktu. Ama elbette fazlasıyla kaygısız, fazlasıyla rahattı.

"B" dedi büyük bir coşkuyla bilgi yarışması izlerken. "B; Nakkaş."

Altında gri eşofman, üzerinde bir kapüşonlu ve alnına yasladığı benim uyku bandım ile televizyona bakarken patlamış mısır yiyordu.

"Bir şeyi de bilme," diye söylendim ağzıma mısır doldururken. Oysa o beni duymuyormuş gibi bir sonraki soruya odaklanmıştı.

"C; Kuşkonmaz!"

Kaan'ın telefonu çalmaya başladı. Gözlerimi ayırmadan televizyona bakıyordum ama bir anda onun gerildiğini hissettim. Yanım sönen ekranla bakıştıktan sonra ayağa kalktı. Telefonu yanıtlarken uzaklaşmaya başladı. İstemsiz bütün dikkatim onunla birlikte yol almıştı.

"Tamam, anladım." Sesi sakin ama kısıktı. "Evet, sorun yok. Hallederim. Evet..."

Bir dakika bile sürmeyen görüşmenin ardından hızlı adımlarla dönüp yerine yerleşti. Bakışlarını televizyona dikerken elini mısır tabağına daldırdı. "A; Namık Kemal"

Bir şeyler söylemek konusunda tereddüt ettim bir an. Sonunda, "Sen iyi misin?" diye sordum.

"Evet."

"Bir şey mi oldu?"

"Nasıl bir şey?" diye sordu onda görmediğim bir ciddiyetle.

"Gerildin sanki..."

Yüzünde sahici bir gülümseme oluştu. "Ben gerilmem. Neden biliyor musun?"

"Neden?" dedim gözlerimi devirerek.

Gizli bir şey söyleyecek gibi kulağıma eğildi. "C; Ben Efsaneyim"

"Ne?" dedim gözlerimi kısarken. Bu sırada ekranda dönene bilgi yarışmasının filmlerle ilgili sorusunun doğru cevabının bu olduğunu gördüm.

Güldüm, hemen sonra derin bir nefes koyuverip minnet dolu gözlerle baktım yüzüne. "Teşekkür ederim."

"O niye?" dedi kaşlarını kaldırarak. Sonra ekrana kısa bir bakış atıp bana döndü. "Yoksa sen de D; Tulum Peyniri misin?"

Peynir çeşitleriyle ilgili soruyu cevaplayacağımı düşünmüş olamazdı değil mi? Omzundan ittim onu.

"Öyle değil," diye mırıldandım. "Teşekkür ederim, bütün bunları kafamı dağıtmak için yaptığını biliyorum."

O an gözlerimiz birleşti. Yüzünde çarpık bir gülümseme oluştuğunda bu gülümseme bana da bulaşmıştı.

"Yanındayken gerçekten eğleniyorum Yankı. Bunu bir nedene bağlama. Sen iyi bir kızsın, dahası komiksin."

"Komik mi?" diye sordum dalga geçer gibi.

"Kendini dışarıdan bir görsen, sadece hareketlerini izlerken bile eğleniyorum. Evet, dışarıdan çok uyuz görünüyorsun ama aslında o kadar tatlısın ki..."

"Ya..." diye mırıldandım. Ne diyeceğimi şaşırmıştım.

"Mesela şu an," dedi gülmeye başlarken. "O kadar şapşalsın ki..."

Gülmekten cümlenin sonunu getirememişti. Yüzümü buruşturup önüme döndüm ama ben de gülüyordum.

"D," dedim ondan önce atlayarak. "Poz kesmek."

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin