30- KİN

95.3K 3K 530
                                    

Selam!
Yorum ve beğeninizle bana destek olabilirsiniz.

Medyada Yankı mood :D

Keyifli okumalar'

*
**
***
****
*****
******
*******

Hastaneden koşar adım çıktığımda takvimler mayısın yarısını aşmıştı. Musa'nın verdiği tarihe iki haftadan daha az vardı.

Koşuyordum ama neye yetişmeye çalıştığımı bilmiyordum.

Adımlarımın sürdürdüğü gürültü her saniye biraz daha korkunç bir hâl alıyordu. Sonunda nefes nefese durabildim. Parmaklarımı bükerek oluşturduğum yumruk önünde durduğum kapıyı dövmeye başladı.

"Kaan aç kapıyı!"

Sabırsızdım. Korkuyordum ve her an ağlayacak gibi hissediyordum.

"Kaan! Benim Yankı! Aç şu kapıyı!"

Kapı hızla aralandığında boşlukta savrulan yumruklarımdan biri Kaan'ın gövdesini teğet geçti. Göz göze geldiğimiz kısacık bir anda onun da yüzündeki endişeyi görür gibi oldum.

"Giray? Gitti mi? Bu doğru mu?"

Çatık kaşları azapla büzüldü. "Bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum?" dedim içeriye giren Kaan'ın ardından girerek. "Onun hakkında en fazla şeyi bilen sensin! Bu her zaman böyleydi, ne demek bilmiyorum?"

"Bilmiyorum!" dedi yükselen sesiyle. "Allah kahretsin ki bilmiyorum."

Saçlarını sıvazlayarak oturdu ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı. Hislerim beni yanıltmıyorsa en az benim kadar endişeli ve öfkeliydi.

Geçip karşısındaki sandalyeye oturdum. İçim içimi kemiriyor, meraktan ölüp diriliyor ve endişeden kusacak gibi oluyordum.

"Mahvettim değil mi?" dedim titreyen bir sesle.

"Ne? Neyi?" Şaşırmıştı.

"Sen haklıydın," dedim bir önceki konuşmamızı hatırlatarak. "Bir şeyi halletmekle mahvetmek arasında ince bir çizgi vardır, derken haklıydın."

Gözlerim yandı. Kaan, geçtiğimiz günlerde bir iş çıkışı karşıma çıkıp beni Giray hakkında sorguya çekerken söylemişti bunu.

Bahsi geçen konuşmayı hatırlayınca o zaman ki düşüncelerimi de anımsadım bir anlığına. Kendimden emindim. Bir ateşten uzak durduğumu sanıyorken Giray ile arama büyük bir uçurum açmıştım.

Ve dün bu uçurumu içine atlayarak kapadığımı sanmıştım.

"Ne yaptın? Ne oldu, anlat bana?"

"Hastaneden geliyorum," dedim. "Dün gece barda bayıldım. Tuhaf bir baygınlıktı, doktor stres kaynaklı olduğunu söyledi. Onu düşünüyordum... Sonra geldi ve ben ona..."

Yüzüm buruşurken kendime kızmaktan devamını getiremedim.

"Ne dedin ona?"

Bir eylem kelimelere döküldüğünde ete kemiğe bürünüyordu. Bense o an, iradesizliğimle milyonuncu kez yüzleşiyordum. "Ondan uzak duramadığımı söyledim."

Ona bir mektupla, sonra bir yığın cümleyle ve dahi bir veda öpücüğüyle bezeli tehditkâr cümlelerle benden uzak durmasını söyleyen ben, dün tam tersini istemiştim.

Kaan'ın kaşları hafifçe büküldü. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Ve bu kesinlikle benim görmeyi beklediğim bir ifade değildi. Sanki söylediğim şey hoşuna gitmişti.

MÜPHEMWhere stories live. Discover now