BİR BAKIŞ SENİ AVUÇLADIĞINDA (Miray-Kaan özel)

67.9K 2.2K 417
                                    

Merhabalar.

Bölüm tam 62,861 kelime. Yani normal kitap formatında 250 sayfa civarı.

Ve 2 parttan oluşuyor.

Her özel bölümde olduğu gibi geçmişten günümüze bir anlatım söz konusu. Sadece Kaan ve Miray değil, diğer karakterlerin de geçmişine gidiyoruz. Özellikle ortak paydaları olan Giray'ın...

Bir de Kaan'ın aileye dahil oluş hikayesini oldukça araladım, bu yüzden sindirerek okumanızı öneririm.

Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum.
Daha doğrusu, buna ihtiyacım var.
Biliyorsunuz.

Keyifli okumalar.

______________

KAAN & MİRAY

BİR BAKIŞ SENİ AVUÇLADIĞINDA'

Bakmak.
Görme yetisinin bir uzantısı gibi ele alındığında açıklaması oldukça basittir. Ancak bakışların kendine özgü kimlikleri vardır ve bu çoğu zaman ruhunkiyle bütünleşir.

Yeterince dikkatli ve deneyimliyseniz bir bakıştan kişinin acı tecrübesini, hayat enerjisini, güç eşiğini görmek mümkündür. Bu yüzden çoğu insani eylemi bakışlar körükler. Nerede, ne açıdan, ne kadar sürede baktığın fark yaratabilir. Bir çocuğun son bakışını ölümsüzleştiren bir kare Sezen Aksu'ya şarkı yazdırabilir, sadece yan açıyla geldiği için Anadolu insanında kavgaya sebebiyet verir, ansızın bir başkasınınkiyle kesişirse sorular doğurur, heybesinde duygu taşırsa gönül işleri söz konusudur.

Bu yüzden karmaşıktır.

Miray bunu biliyordu.
Birine sadece bakmanın çok yönlü anlam yükü, zaman gelir tüm dengeleri değiştirirdi. Ve bir şiir kitabında altını çizdiği şu dizeler arada bir gelir onu çekip çevirirdi:

Bir tek bakış değişmez der eskiler,
gözler yalan söylemezse eğer.
Gözlerin de yalan söylediği bir dünyada yaşıyorum, keşke görsen.
Geçsin zaman, sen de aynısı gibi bakacaksan buna değer.
Kalp de aynı atar bir bakış seni avuçladığında, keşke bilsen.

Yıllar önce, Miray henüz körpe bir kızken çakır gözleri bu formu yeni yeni kazanır olmuştu. Ailesinin genetik güzelliğini ve kötü kaderini bütünüyle taşıyordu. Pek de sağlıklı bir ruh hali olmayan babasının en değerli şeyi olduğunu bilirdi. Çoğu zaman abisinin yüzünde bir tokat patlatan iri eller sıra ona gelince saçlarında kayar, yanağını okşardı. Miray bu hayatta en çok babasının ellerini çok iyi hatırlardı.

Bir bayram sabahı, annesinin özenle giydirdiği kot elbise ve beyaz kilotlu çorabını hevesle taşırken neşeli sesiyle evde koşturup herkese iyi bayramlar dilerken babasının yanına gitmiş ve tembih edildiği üzere elini öpmeye koyulmuştu.

"İyi bayramlar babacığım."

Bülent Meraz, karşısında bir inci gibi duran kızına sevgiyle baktı, onu kucakladı ve sarıldı. O sırada, muhtemelen her gün olduğu gibi yine bir sebepten azar yemiş olan Giray onlara bakıyordu. Miray bu bakışları çözemiyordu. Mimik okumayı elbette her çocuk gibi kavramaya başlamıştı, ama konu ondan yedi yaş büyük abisine geldiğinde bunu yapamıyordu.

Bir sonbahar günü, bunu abisine sormayı başardı Miray. Evlerinin bahçesinde elinde uzun bir dal parçasıyla yarısı toprağın içinde kalmış şekilde kıpırdayan bir solucanı çıkarmaya çalışıyordu. "Abi, koş!"

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin