49- DÜĞÜM

82K 2.2K 262
                                    

 Bölüm şarkısı;  Sia = My Love

 Gün sonu üzerimi değiştirmem birkaç dakikamı alırken kızlar etrafımda dört dönüyordu.

"Bavulum falan yok mu benim?" diye sordum kucağıma sadece bir kol çantası bıraktıklarında.

Sunay, tüm kontrollü tavrıyla ince bir kabanı omzuma bırakırken cevapladı. "Çantan gitti, yerleşti bile."

"Nereye gidiyorum peki şu an tam olarak?"

Beni dışarı itmeden hemen önce "Kocana!" diye bağırdı.

Aşağı indiğimizde annem, Melih ve Reyhan anneyle biraz daha uzun vedalaştık. Çünkü döndüğümüzde onlar olmayacaktı. Gün sonunu gülüşerek değerlendiren arkadaşlarımızla ayak üstü muhabbet ederken Giray huysuzca gitmemiz gerektiğini hatırlatarak vedalaşma faslını başlattı. Diğer herkesle tek tek vedalaştım ve biraz uzakta diken üstünde bekleyen Kaan'ı sona bıraktım.

Birkaç adımda yanına gidip kollarımı ona doladığımda beni sıkıca sardı. Belki kurulması gereken onlarca duygulu telkin cümleleri vardı ama hepsini eleyerek fırsattan istifade ettim.

"Miray'ı al ve gidin buradan," diye mırıldandım. "Uzaklaştır biraz." Ve ekledim. "Onu ben hallederim."

Tek ihtiyacı bunu duymakmış gibi kasları gevşedi, makyajla kapattığı yaralı yüzü aydınlandı. Ve bana yine ve yine minnetle baktı. "Teşekkür ederim Yankı. İyi ki varsın."

"Sen de," dedim aynı minnetle. "En başından beri. İyi ki..."

Bir kez daha sıkıca sarıldım ve yine gizlice fısıldadım. "Senin zamanın geldi."

Yüzüne baktığımda gözleri duygu yüklüydü. Bana gülümseyip kafa salladığında uzanıp kafasını öptüm. Dönüp arabada beni bekleyen Giray'ın yanına bindim.

"Hadi gidelim."

Bizimkileri arkada bıraktığımızda gözlerim Giray'ı buldu. Elim vites kolundaki elini kavradığında dudaklarımız kıvrıldı. Çok daa değişmeyecek yeni hayatıma, ilk adımımı atmıştım. Aslında ilk adımdan çok bu aramızda ördüğümüz yeni bir bağdı. Diğer birçoğu gibi buna da sımsıkı düğümler atılmıştı.

Giray uyumam için o kadar çok ısrar etmişti ki yolun büyük bir çoğunluğunu uyumaya çalışarak geçirdim. Nerede uykuya daldığımı hatırlamıyordum ama araba motoru sustuğunda gözlerim kendiliğinden aralanmıştı. Bunun yanında kendimi oldukça dinlenmiş hissediyordum.

Üzerimdeki ceketi hafif kaldırarak doğruldum. Giray bir tuşa basıp yatırdığı koltuğu kaldırdığında gerinerek etrafa bakındım. Gördüğüm tek şey, güzel bir çam yoluydu ve hemen yanımızda yüksek duvarların arasında yer almış bir kapı duruyordu.

"Neredeyiz?" diye sordum ona dönerken. Gözlerini evden çekip bana döndü.

"İzmit," diye mırıldandı. Ama gözlerini diktiği evin onun için farklı şeyler ifade ettiğini anlamam uzun sürmemişti.

"Buraya daha önce gelmiş miydin?"

Dudağının kenarı hafif bükülürken kafasını salladı. "Çocukken, her yaz."

İlk defa çocukluğuna dair somut bir kanıt gibi gelmişti bu ev. Giray sanki hep şimdi olduğu gibi var olmuştu benim için. Onun bilmediğim daha doğrusu göremediğim tarafından bir parça koparmak işime gelmişti.

"Bu ev, babamın anneme hediyesi, yani öyleymiş. Annem öldükten sonra her yaz birkaç gün kalırdık burada ve babam... Tıpkı böyle evin önünde beklerdi. Saatlerce."

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin