55- KELİMELER

28.5K 1.2K 856
                                    

Gecenin anlam ve önemine uygun olarak uzun bir bölüm.
Keyifli okumlar.

_________________________

55-KELİMELER

Bazı dönüşler...

Bir varmış, hiç yokmuş. Kalabalığın arasında bir oğlan çocuğu yalnız yaşarmış.

Zaman gelmiş sessizliği konuşmuş, vefası bir adamın eceli olmuş. Ölüm müydü hisleri yutan, hisler miydi ölümü uyutan, kimse bilmiyormuş. Bir şiir doğarken bir şairi öldürmüş. Tek başına omuzladığı tabut, ölümün uğramadığı cesetlerle doluymuş.

Bu masalın bir sonu ve başı yokmuş.

Zaman, başta kendimi ve hissettiğim diğer her şeyi bir masal gibi şekillendirerek benimle alay ediyordu. Ama biliyordum, her şeyin bir masaldan farksız olduğunu.

Kendimi tanıyamıyordum.

Ruhum, yeni haliyle tanışmanın verdiği o samimiyetsiz aralıkta debeleniyordu. Kendime verebilecek bir cevabım yoktu. Kendimi hem iyi tanıyor, hem tanıyamıyordum.

Masayı ve sandalyeyi cam duvarın önüne çekmiştim. Mağazamın iş yapmadığı bu kış günlerinde, bir kupa kahve ile buraya oturup caddeyi izlemek kaçınılmaz hale gelmişti. Takvimler Aralık ayını gösterir göstermez Ankara'ya kar yağmaya başlamıştı. Yerde ince bir kar tabakası vardı, asfalt dışında her yer bembeyazdı.

Genelde yürüyüp giden insanları izliyor, bazen gözlerim hızla uzaklaşan arabalara yapışıyordu. Arkamda bıraktığım birkaç haftayı kitapların arasına gömülerek geçirmiştim. Bunun dışında kendimi burada buluyor beyaz kumaşların arasında kafamı meşgul etmeye çalışıyordum.

Gözlerimi camdan çekip elimde açık kalan kitabın arasına usulca ayracını yerleştirip kapadım. Onu masaya bırakırken gözüme çarpan siyah kaplı kitaba uzandım. Arada rastgele bir sayfasını açıp okuyordun, bu da onu ayrılmaz bir parçam haline getirmişti. Çantamdan ayırmıyordum.

En son sayfayı açtım, onun şiirinde durdum.

İşaret parmağım sayfayı yalarken kelimeler zihnimin duvarlarına çarpıyor ve parçalar halinde zemine dökülüyordu.

Bir şiir yazdığında on yedi yaşındaydı. Hayatın onun üzerinde bıraktığı eserdi bu çıkarımlar. Bu şiiri o değil de, şiir onu yaratmış gibiydi.

"Yankı abla?" Başımı yavaşça kaldırdığımda elinde bir kupa ile beni izleyen Eda'yı gördüm. "Halâ miden bulanıyor mu?" diye sordu. Gittikçe berbat bir hâl alan mide bulantım vardı. "Sana çay yaptım."

"Teşekkür ederim," dedim minnetle. Kupayı önüme yerleştirmek için kitabımı uzaklaştırdım. Bir yudum alırken bakışlarım kitabın kapağına yapışmış gibi gözlerimi dikip çayımı yudumladım. Eda'nın gözlerinin masada gezindiğini hissettim. Masa üzerindeki diğer birkaç kitaba da bakarak dudaklarını büzdü.

"Kitaplara saklanıyorsun."

Bu doğruydu, satırlar her şeyimdi. Bazen insanlarla arama çektiğim set oluyorlardı, bazen tutunup kalkacağım dayanaklarım, bazen arkasına saklandığım duvarlarım ve şimdi de beni tüm bu saçmalıklardan uzaklaştıran koridorlarımdı.

Bir an durakladım ve bardağımı bırakıp gözlerimi kaçırdım. "Evet," dedim sadece. Kısa ve az konuşmak da birçok şey gibi üzerime çöreklenmişti. Son zamanlarda benimle konuşmaya çalışan herkeste olduğu gibi şimdi de Eda'nın çekip gitmesini bekliyordum.

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin