Scorpius, salgının falan kapmadığını söylemek istemişti. Kustuğu kan boğazını yakmıştı resmen. Fakat halsizlik ve ya tuhaf bir hastalık belirtisi yoktu vücudunda. Halsiz numarası yapmak da zor olmayacaktı Scorpius için. Ne kadar çok tiksinse de dikkat çekmemek için bir süre Hastane Kanadın'da kalmayı tercih etti.

"İnanın bu suyu o kadar zor katmıştım ki kendime." diyerek geriye yaslandı. "Konuştukça midem bulanıyor." dedi uydurarak. Oysa ki o kadar kötü bir durumu yoktu.

Aslında kötü bir durumu yoktu ve gayet iyi hissediyordu. Dikkatleri üzerinden itebilmek için daha rahat bahanelere ihtiyacı vardı.

"Başka öğrencilere bulaşmaması için bence kalmanız daha uygun olur, Bay Malfoy." dedi Profesör McGonagall geriden. Yanında ise Harry Potter duruyordu ve Scorpius, adamla gözgöze gelmemeye gayret gösteriyordu.

Kendinden yeterince utanıyordu zaten.

"Su içemez miyim peki?" diye sordu Scorpius. "Boğazımın kuruduğunu hissediyorum."

"İksir tedavisine devam edeceğiz." dedikten sonra Şifacı, asasını çıkartıp Scorpius'a doğrulttu, büyülü kelimeleri söylemesinin ardından çocuğun ıslak kıyafetleri ve yorganı kurumuştu bile. "Bu yüzden suyunuzu iksirle karıştararak içebilirsiniz. Taze kalması için sürahide karıştırmıyoruz. Aksi taktirde kusma krizleri kendini yeniden gösterebilir. Tedbirli olmalısınız." dedi şifacı.

Scorpius içinden homurdandı resmen. Hiç bir şeyi yokken durduk yerde iksir kullanacaktı bir de.

Şifacı büyüyle çağırdığı iksiri bir bardak suya ilave edip sunarken kaç damla damlatacağı hakkında bilgi veriyordu. Yediği yemeklere bile dikkat etmesi gerekliymiş.

Merlin'in yırtık donu! Kes sesini be, kadın. Bir şeyi yoktu işte.

Aralanan büyük kapının gıcırtısı Scorpius'un kulaklarını doldururken suyunu yudumluyordu.

"Arada bir aklını okumamda fayda var diye düşündüm, Malfoy. İstediğini ayağına getirmekte fayda var. Aferin. Gücümü daha fazla tüketmeyeceğim. Bu aptal Potter yüzünden yeniden toparlanmam gerekecek, Safkan. Yolumuz uzun ve acele etmekte fayda var." dedi Ses.

Su içme konusunda lanetlenmişti galiba. Genzine kaçan su deli gibi öksürmeye başlamasına sebep olmuştu. Aniden beyninde bu sesin yankılanmasını kesinlikle beklemiyordu. Öksürüğünün arasından iyi olduğunu homurdanıyordu bir yandan telaşlanmış şifacıya.

Hugo Weasley gelip Harry Potter'la selamlaşmaya başlamıştı.

Merlin'in sakalı! Nasıl başarıyordu bunları? Oturduğu yerde demek de yalan olurdu. Hem annesine, hem de okuldaki çevresine ulaşıyordu.

Profesörle beraber uzaklaşan şifacının ardından Potter ve Weasley yatak başına gelmişlerdi. Geçmiş olsun fasılları dönerken aklı bambaşka yerdeydi Scorpius'un. Tamam, istediği olmuştu. Hugo Weasley ayağına kadar gelmişti. Fakat Harry Potter'ın yanında böyle bir ricada bulunamazdı. İlla ki bir aksilik çıkacaktı. Yardım edecekti madem, neden doğru zaman da etmiyordu ki?

"Nasıl oldu peki?" diye sordu Hugo.

"Ah... Şanslıydı ki bana denk geldi. Yüzü bembeyaz geçmişti ve kan... Baban Ron bu durumu görmek istemezdi." dedi Harry ve bir anlık kaşlarını hafifçe çatarak gözlüğünü düzeltti.

Gözlerini Scorpius'a çevirdiği anda yutkunduğunu hissetti. Olabildiğince rahat gözükmeye çalıştı ve yeniden suya ihtiyaç duyduğunu hissetti. Lanet girsin, içmeyecekti.

"Sana ne olduğunu sormadın, Scorpius. Merak etmiyor musun?" diye sordu Harry şüphelice.

En hızlı düşünme tekniğini uyguladı. Bu tekniği ise ilk defa uyguluyordu, fena sayılmazdı.

Son VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin