O N D Ö R T

58.2K 3.1K 1K
                                    

Herkese merhaba

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Herkese merhaba. Uzun bir bölüm. Tam 4238 kelime. Bol bol yorum ve oy bekliyorum.

İYİ OKUMALAR :)

O N  D Ö R T

Siyah sarmaşıklarda yeşeren yapraklar, yeşil yaprakların yerine geçmeye başladığında yıllarca biriktirilen yaprakların her biri çürümeye mahkum edilmişti. Çürümeye bırakılanlar zamanla siyahlaşmış, sonra da dallarından kopmuştu. Dallarından kopanlar bataklığa ulaşırken kaybolmuştu.

Ruhumdan gidenlerde o mavi bataklıkta kayboluyordu. Hepsi çamura bulanıyor ve bataklıktaki yeri anlaşılmıyordu. O Öktem Kandemir'in bataklığıydı. Ruhumun yapraklarını teker teker sindiren bataklığın sahibi mavi katili olan adamın ta kendisiydi.

Siyah arabası yolda akıp gidiyorken düşüncelerime pranga takmaya çalışıyordum. Gergindim, gerginliğim bu adamın yanında olduğum her an yaşadığım bir şeydi. Bitkindim, hayatımda şu sıralar tahmin etmeyeceğim olaylar olmuştu.

Bugün dersim olmasına rağmen gitmemeyi tercih ederken onun arabasında olabileceğimi düşünmemiştim. Evime kadar gelmiş olması başlı başına bir belaydı. Çünkü istediği zaman evime gelebilme ihtimali vardı. Ondan beklerdim. Bugün evde Betül yoktu ama bir dahakine olabilirdi. Risk riskti. Ya da daha önce görmedikleri bu adamı başkası görebilir, sorun çıkabilirdi. Hangi pencereden bakarsam bakayım kapana sıkışmıştım.

"Konuşmayım diyorum ama seninle bir türlü anlaşamıyoruz. Yine söylediğimi yapmamışsın."

Kandemir'in sert aynı zamanda da sitemle yoğurduğu sesi kulaklarıma geldiğinde geride kalan yola bakıyordum. Onunla konuşmak istemiyordum ama arabanın içini dolduran sesi zihnime tokat atıyordu.

"Ne yapmamışım?" diye sordum dik dik bakarken.

"Bahsettiğimin ne olduğunu biliyorsun. Benimle oynama."

"Ben oynamam. Onu sen yaparsın." Kinayeli cevabıma yolda olan mavi gözlerini gözlerime çevirdi.

"Haklısın, iyi oynadığımı da bizzat biliyorsun," dedi aynı benim gibi kinayeli bir sesle. Söylediğime elbette alta kalmazdı, hiçbir zaman kalmıyordu.

Gözlerimi sıkıntıyla ön camdan dışarıya çevirdim, cevap vermemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Cevap verirsem konu kapanmazdı. Kapanmayınca bana yaşattıkları, hissettiğim her his ruhuma abanırdı.

"Parmağında olması gereken yüzük nerede?" diye sordu en sonunda.

"Unuttum."

"Anlamadım?"

"Anlamayacak bir durum yok. Unuttum diyorum."

Cevabım hoşuna gitmeyecekti. Gitmesini de istemiyordum. Söylediği her şeye uyacağımı sanıyorsa, yanılıyordu. Beni içine çektiği mavi bataklığında sessizce dibe çekilmeyi beklemeyecektim.

ZEVAHİRWhere stories live. Discover now