GİRİŞ - "Dolandırıcı"

135K 5.1K 903
                                    

İyi okumalar...

-1 ay önce-

GİRİŞ

Genç adam tüm hiddetiyle koridorda yürürken çıkardığı adımın sesleri duvarlara yankı yapıyor, zemini inletiyordu. Kendinden emin yürüyüşü, gücünün farkında olduğu duruşu ile yenilmez bir duruş sergiliyordu. 

Gücü severdi genç adam. Gücün verdiği imkanları sonuna kadar kullanır ve her zaman istediğini alırdı. Yoluna taş koyacak pürüzlerden nefret ederdi halbuki. Ortaya çıkacak her türlü pürüzü gerekirse bıçakla kazır, yoluna kaldığı yerden devam ederdi.

Adımlarını sessiz koridor boyunca attı. Mekanının bodrum katına inen merdivenlerinden aşağıya indi. Sığ bodruma inerken burnuna gelen küfün kokusunu alabiliyordu. Metal merdivenlerden indiği her saniye de aşağıdan gelen ışık huzmesine yaklaştığında toz tanecikleri ışığın çevresinde danslarını gerçekleştiriyor, kulakları da sesleri işitmeye başlıyordu.

Kaşlarının sertçe çatıklığı ruhunun öfkesini göz bebeklerine yansıtırken  alnındaki damarın çatlamasına yol açacak kadar büyüktü.

Öfkeliydi genç adam. Öfkeyi damarlarında hissetmekle kalmıyor, beyninin içinde yaşıyordu. Öfkesinin sahibinin nedeninin sesini işittikçe daha çok sinirlenmesine engelleyemiyordu. Her zaman böyleydi. Her zaman öfkesini kontrol altına almak istediği halde zihnine baskı yapan o hiddeti kucaklıyordu.

Gücün verdiği  karşı konulmazlığıyla acının yol gösterdiği değişimle öfkenin kurbanı olmuştu. İtirazı yoktu. Çünkü o böyle bir adamdı.

Bodrum katının borular ile döşenmiş zemininde yürümeye devam etti. Beş adamını görüş alanına girdiğinde ise adımlarını sakince atmaya zorladı. Adamlarının ortasında sandalyeye bağlı olarak oturan, kendisine ihanet eden kişiye öldürücü bakışlarını atarken adamın başı kalkmıştı.

Yüzünün harap hali gözlerinin önündeydi. Burnunun kırıldığına dair kan yuvası dudağının üstü kısmına değiyordu. Sol gözünün morlaşmaya başladığı da belliydi. Dudağı çatlamış ve şişmişti.

Adamın tam önünde durduğunda ise direkt gözlerinin içine baktı. Adam da kendi gözlerine bakmaktan çekinmemişti. Hatta o gözlerde biraz cesaret, biraz başkaldırış vardı. Çatlayan dudaklarında ise hafiften yayılan bir gülümseme yer edinmişti.

"Ve patronumuz da geldiğine göre şenliği tekrardan başlattın beyler!" dediğinde Baran Kahraman başını geriye çıkararak başında dikilen adamlara bakmaya başladı. "Ne bekliyorsunuz beyler? Devam edin hadi! Nasılsa beni konuşturamayacaksınız.  Yoksa yoruldunuz mu?"

Karşısındaki adamın laubali hallerinden hoşnutsuzluğunu nefesine veren genç adam öfkesini burnundan soludu. Adam yaptıklarından sonra bile yüzsüzdü. 

"Bu herif neden bahsediyor Kemal?" diye soluduğunda bakışları adamın üstündeydi. Siyah gömleğinin içindeki kol kasları sinirden kasılıyor patlayacakmış gibi gömleğine temas ediyordu. "Hala konuşmadı da ne demek?  Konuşturmanız için size ben emir vermedim mi lan ben?"

"Abi ne yaptıysak konuşmamakta ısrar ediyor. Sen bekle deyince de bizde seni beklemeye başladık," diyen Kemal'e bakışlarını çevirdiğinde sinirle gözlerini devirdi.

O an bodrum katını inleten kahkahayı duyduğunda öfke dolu bakışlarını sandalyedeki Baran'a çevirmek zorunda kaldı. Alayla dudakları kıvrılmış, başını eğmiş kendisine dalga geçer gibi bakıyordu. " Ne oldu Öktem Bey? Yoksa adamlarınız beceriksiz iş mi yapmış?"

ZEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin