"Bari kahvaltı falan hazırlasaydın," diye söylendim mutfağa ilerlerken.

"Hazırladım." Arkamdan seslenişiyle mutfağa girdiğimdeki manzara birbirini tamamladı. Güzel bir kahvaltı sofrası bana bakıyordu.

"Bari bana eşlik etseydin," dedim söylenmeme devam ederken.

"Edeceğim tabii," dedi mutfağa girdiğinde. "Açlıktan bayılacağım şimdi."

"Sen yemedin mi?" Kaşlarım çatıldı. "Beni mi bekledin?"

Bir dilim ekmek alıp ısırdığında beni başıyla onayladı. İçimde sinir bozucu derecede güçlü anaç bir yan uyandı ve neredeyse uyanmadığım için kendime kızacak oldum... Birer çay doldurdum ve karşısına geçip oturdum.

Ağzıma bir şeyler atarken onu izliyordum. Yanağının birini patlayacak gibi şişirmiş hâlde lokmasını çiğnerken bana sırıtıyordu.

Dirseğimi masaya yaslayıp elimi çeneme yasladım. Çayımı içmeden önce aldığım nefeste huzuru soludum.

"Seni seviyorum."

Gerçek olan kendini daima belli ederdi ve bu kelimeler gerçekten benden bağımsız dökülmüştü dudaklarımdan. Bir an kontrolsüzce sayıklayışımı garipsedim ama bu Giray'ı gülümsettiğinde üzerine düşünmedim. Uzanıp elimi tuttu ve kendine çekip avucumun içine dudaklarını bastırdı.

Bu söylenebilecek her şeye değer bir eylemdi.

Avucumu öpmesini o kadar seviyordum ki, içine bir hediye mahiyetinde bıraktığı ışık huzmesini neredeyse görüyordum. O an avucumda büyüyen bu pırıltı etrafımıza dağılıyor, bizi uzay boşluğundaymışızcasına bir karanlık içinde çevreliyorlardı ve geriye sadece biz kalıyorduk. Dağ başında geçirdiğimiz iki günlük bir anı gibi.

En verimsiz ama en dopdolu bir zaman dilimiydi bu. Uzun derin sohbetleri, ardı arkası kesilmeyen anılarıyla bezeliyor, sanki hayatı boyunca sustuğu her şeyi bana anlatmaya çalışıyordu. Ve ben de başka hiçbir şeye odaklanmadan dakikalarca dinliyordum.

Geceye doğru pencere önündeki minderlere oturup ufaktan alkol almaya başladığımız sırada içimde şuursuz bir merak can buldu. Loş ışığın bize kör bir aydınlık verdiği sırada seçebildiğim kadarıyla yüzüne baktım.

"Babandan çok az bahsediyorsun."

Hayatının en büyük travması hakkında konuşmaktan kaçınması doğaldı ancak içindeki her şeyi de babasıyla birlikte hapsetmiş gibiydi. Sanki o kapıyı açsam, onunla ilgili her şeye tek bir noktadan ulaşabilirmişim gibi.

"Ne bilmek istiyorsun ki onunla ilgili?"

"Onunla ilgili değil. Senin onunla ilgili düşündüğün şeyleri bilmek istiyorum." Tam olarak ne istediğimi bilmediğimden böyle bir cümle kurmuştum. Giray'ın yüzündeki ifadesizlik gözlerine de yayılmıştı.

"Ondan nefret ediyorum."

Yüzümde aşağılayıcı bir gülümseme oluştu. "Etmiyorsun."

"Ediyorum."

"Etmediğini biliyorum."

Kadehimi kafama dikip şişeye uzandığımda tekrarladım. "Biliyorum."

Bilmiyordum. Hissediyordum.

"Bilemezsin," dedi önüne dönüp bardağını yudumlarken. "Bunun yumuşatılacak bir yanı yok."

"Yumuşatmıyorum. Aranızdaki ilişkiyi tam olarak bilmiyorum bile. Doğrusunu istersen merak da etmiyorum. Ama içten içe bu kontrolcü, daima tedirgin yanının onunla bir ilgisi olduğunu düşünüyorum." Derin bir nefes koyuverdim. "Kendini kasıyorsun. Her anlamda."

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin