Arabaya yürürken sessizdik. "Beni galeriye bırakır mısın?" diye sorduğumda Onur başıyla onayladı ama "Emin misin?" diye sormadan edemedi. "Giray sinirden alev saçıyordur şimdi."

Yüzümde aşağılayıcı bir gülümseme oluştu. "Onun alevi bana sökmez..."

O kadar öfkeliydim ki, yol boyu kafamın içinde bir sürü saldırı, kışkırtma, ikna etme ve tatlı dille maniple gibi birçok konuşma versiyonu tasarladım. Bu çocukları üzmeye değecek sebebini de ayrıca merak ediyordum.

Ve bir de balayımızı bölmüş olması da cabasıydı.

Onur girmeyi ve Giray'la yüz yüze gelmeyi reddetti. Kapıdan adımımı atar atmaz ona hak vermiştim. Çalışanlar sessiz ve hiç olmadığı kadar telaşlıydılar. Gerginlik her yerdeydi. En azından karşılamadakilere güler yüzle selam vermeyi kendime borç bildim.

Korkunç patronlarının karısı olma mahcubiyetini örtmeye çalışıyordum.

Masasına oturmuş, dün geceki kıyafetleriyle duruyordu. Göz altıları hiç uyumadığını anlatır gibiydi ama bakışları inanılmaz dikkatiyle işindeydi. Yanında duran Tuğba da hiç olmadığı kadar yorgundu ama gözlerini kırpıştırarak, boynunu ovuşturarak el pençe yanında dikiliyordu.

"Merhaba," dedim içeri girerken.

"Merhaba, Yankı Hanım, Hoş geldiniz."

Giray başını kaldırıp bana sadece baktı ve elindeki işi Tuğba'ya bıraktı. "Sen devam et."

Tuğba başıyla onaylayıp çıktı. Kapı kapandığında gözlerimiz birleşti.

"Ne yapıyorsun Giray?"

"Lütfen Yankı. Zaten gerginim, üzerime gelme."

"Öyle mi?"

"Öyle."

Geriye yaslanıp şakaklarını ovalamaya başladı. Bense hazırladığım cümleleri hatırlamaya çalışıyordum ama karşısına geçince hiçbiri tam manasıyla oluşmuyordu. Bu yüzden konuya ortasından dalmayı yeğledim.

"Giray sen ne yaptığının farkında mısın?" Çantamı bırakıp önünde durdum ve ellerimi sorgu odasındaki polisler gibi masaya yasladım. O da başını ovuşturmaya devam ederken baygın gözlerle ve pek de dikkate almayarak bakıyordu suratıma.

"Ne yaptığımın gayet farkındayım."

"Kaan senin dostun-"

"Sakın," dedi anında oturduğu yerde dikleşerek. "Ne adını anmaya, ne de o cümleyi tamamlamaya kalkma Yankı. Sakın."

"Giray."

"Kes. Bu konuyla ilgili bir şey duymak istemiyorum!"

"Bana bak," dedim dişlerimi sıkarak. "Ben senin buradaki elemanlarından biri değilim. Hırlayıp sindireceğin arkadaşın da değilim. Ben senin karınım, Kendine gel."

"Bir şey demedim ki..."

Yorgun gözleri etrafta dolaştı.

"Başım çatlayacak gibi ağrıyor. İnanılmaz yorgunum. Gerçekten iyi hissetmiyorum güzelim, lütfen bunu yapma bana."

"Sen kendine yapıyorsun, ne yapıyorsan." Yüzüm buruştu. "Aptal mısın, dava açmak nedir? Şikâyet ne demek ya? Ne oluyoruz?"

"Bak yine," dedi gözlerini yumarak. Sabırla yüzünü sıvazladı. Asla tahammülü yoktu.

Benim de geri durmaya niyetim yoktu.

"Giray, bana bak. Kaan nerede?"

Yüzüne yasladığı ellerinin arasından bana baktı. "Cehennemin dibinde."

MÜPHEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin