Bölüm 30 (I. Parça)

En başından başla
                                    

"Daha az öpüşmeyi dene." dedi. Albus bunu duyunca pıskırarak masaya kapandı.

Gülmekten çatlamak üzerelerdi. Bu durumu asla ciddiye alamıyorlardı. Kimseye taktik vermezlerdi ya da kimseden taktik istemezlerdi. Saçma geliyordu açıkcası. Biraz fazla kızların işine kaçıyordu sanki. Bunu gelip söyleyerek kendisi kaşınmıştı. Sonsuza kadar dalga geçebilirlerdi.

Albus sesini incelterek Tony'ye döndü ve yakalarından tuttu.

"Öp beni, Ryder!" dediğinde en arka sıradan kahkaha sesleri sınıfta yankılanıyordu. Onu daha çok kızdırmak için arada durup birbirlerine öpücük atıyorlardı.

"Abartmayın!" dedi Tony sinirlenirken. Ensesini kaşıdı ve oflayarak hatasını bile bile geldiği için kendine küfretti. Yerinde yayılarak onların gülmelerini yok saymaya çalıştı.

Ders sonunda sohbet ederek sınıftan çıkarlarken çocuğun gözleri turuncu saçları aradı. Arkadaşlarına tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyip kalabalığın arasına karışarak Rose'u takip etmeye başladı. Kız etrafına bakmadan yürüyordu ona çarpanlara pek umursamıyordu. Ağırdan alarak takip ediyordu kızı. Nereye gideceğinden tam olarak emin değildi. Notunu okuyup okumadığını Albus yüzünden tam kestirememişti. Fakat seviyordu. Başka nereye gidebilirdi ki? Gelen fırsatı geri çevirmeyecek kadar akıllıydı Rose Weasley.

Söylediği yere gelmesinin ardından izledi kızın bekleyişini. Dudaklarını kemiriyordu. Scorpius gülümsedi kendine engel olamadan. Kızın bu hali şaşırtılacak kadar çekici gelmişti gözüne ve Scorpius bu güzelliği daha önce neden farkedemediğini düşündü bir an. Tartışmaktan zamanı olmamıştı ki güzelliğini görmeye. İçinden bunları kendine itiraf ederse artık bir şey kaybetmeyeceğini düşünüyordu ki, zaten iş işten geçmişti çoktan. Yanında yatarken düşünmekten uyuması öylesine zor olmuştu ki, bir an hiç uyuyamayacağını sanmıştı. Kokusunun büyüsü insanı kendine hapsediyordu. Aylardır uyuduğu en güzel uykunun eksik kalışı da bir ayrı üzüyordu ama yine de bunu tekrar etmemek için kendine bir söz verdi. Rose ile beraber olmak ters bir şey olurdu. Yıllarca küçümsediği kızı koluna takmak kulağa oldukça ezik işi geliyordu. Yine de mesele bu değildi. Bahane.

Aslında istemeden karıştığı işin içinde bir kişiyi daha tehlikeye atmayı istemiyordu. Kız arkadaşı olsun ya da olmasın, canı pahasına korurdu onu. Albus'un kuzeniydi sonuçta. Belki kuzen olmasalar...

İşte o zaman ne olurdu düşünmemişti. Düşünesi de yoktu aslında. İşin sonucunda kimseyi zarar gösterecek kadar kendine bulaştırmasa herkes için yararlı olur diye düşündü.

Ellerini ceplerine koyup Rose'un önünden geçti. Kız onu görür görmez girdiği heyecanı belli etmemeye başarısız olduğu bir gayret göstererek peşinden takip etti. Karanlık bir koridora girdiklerinde Scorpius kendi sırtını duvara dayayıp kıza ifadesizliğini koruyarak baktı.

"Nasılsın, Weasley?"

Rose yutkundu ve gözlerini kırpıştırdı.

"İ-iyiyim. Sen?" diyerek yanıtladı tedirgin bir tavırla.

Ne için çağırıldığını bilmediği için olsa gerek merak, heyecan, endişe ve daha çözemediği duyguların hepsi yüzündeki ifadeye yansımıştı. "Şirin" dedi içinden.

"Sağol. Sadece merak ettim ve bir şeyi bilmek istersin diye düşündüm."

Rose buna karşılık sorar gözlerle bakınca Scorpius devam etti sözlerine.

"Öncelikle kaldığımız gece için teşekkür ederim ve Cadılar Bayramında verdiğim sırrımı sakladığın için. Bilmek istersin diye düşündüm. Geçen babamla konuştum ve annemin durumunun iyiye gittiğini söyledi. İyileşiyor." dedi gülümsemesine engel olmadan ve Rose da çoktan sırıtmaya başlamıştı.

Son VarisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin