****

Scorpius merdivenleri inerken hastane kanadına gidip gitmeme yolunda kararsızdı. Kavga ederlerken derdinin ne olduğunu anlamdığı için sakin bir kafaya sahipken sorabilirdi. Sonuçta ateşler içinde yatan bir hasta kalkıp saldıramazdı herhalde. Scorpius hastalandığı zaman konuşacak bir hal bulamazdı gerçi ama belki gidip bir şansını deneyebilirdi aslında.

Drew denen serseri durduk yere yanına gelmiş ve "İşime burnunu sokmakta mutlu musun, Malfoy?" gibisinden şeyler söylediği zaman Scorpius ne kadar çok anlamadığını söylesede, gelip suratına yumruğu geçirmişti. Kesinlikte bir şeyden haberi olmadığı halde karşılık vermek zorunda kalmıştı çünkü Drew devam ediyordu.

Bu yıl neden bu kadar saçmaydı? Gördüğü rüyalar, insanlara olan öfkesini daha çabuk hissetmesi, Weasley kızının ona gelip -ne kadar da uyuduğunu sansada- ismini söylemesi, Drew denen gerizekalı ve en önemlisi de annesine olanlar... Babasını her ne kadar çok arasa da adam telefona çok fazla çıkmıyordu. İki büyükannesinide arayıp haber edinmeye çalışıyordu her seferinde. 

Belki abartıyordu ama bu yinede tuhaftı. Rüyasına giren her kimse ondan korkmaya başladığı için artık rahat bir şekilde uykuya dalamıyordu. "Sadece bir ses Scorpius, bu kadar mı korkaksın?" deme hakkını size vermeyecekti. O kısık sesi duyduğunuz zamanki his... Sanki göğüs kafesine bıçak saplamışlar gibi ya da tüm iç organlarınızı eriten bir sıvı içmişsiniz gibi. Benzetmelerinden nefret ederdi zaten, bu konuda hiç becerikli olamamıştı ama anlatmak istediği şey bunun hiç iç açıcı bir şey olmadığıydı.

Peki ya haberi olmadan Drew'un hangi lanet işine burnunu sokuyordu acaba, Merlin?! Annesine kafayı sıyırtan, ne olduğunu anlamadığı bir psikopatla uğraşırken bir de onun saçma sapan anlamsız işlerine karışmayı hiç düşünemiyordu. Ah, tabii ne eğlenceli olurdu onun ezikliğine biraz daha yardımcı olmak (!)

Gözlerini devirerek yoluna devam etti. Yanına falan gitmeyecekti yoksa o anlık siniriyle çocuğu boğarak öldürebilirdi. Tamam, belki öldürmezdi o kadar da acımasız değil ama yinede bu suratını dağıtmayacağı anlamına gelmez, değil mi?

Zindanları takip ederek aradığı girişi bulduğunda parolayı mırıldandıktan sonra alçak tavanlı ortak salondan yatakhanelerine girip hiç bir şey yapmadan sadece yastığının altında ona ait olmayan şeyi alıp çıktı.

Bulması gereken kişiyi nerede bulacağını bilmiyordu ama büyük ihtimalle bahçede bir yerlerdeydi. Seraların olduğu taraftaki banklardan birine gidip bakacaktı. Bu salak bileklik Scorpius'a artık fazla yük olmaya başlamıştı. Bir süredir rüya falan görmüyordu. Takmadığı halde rüyalarını engelliyorsa eğer bu hiç hoş bir şey olmayacaktı çünkü. Sesin söylediği şeyleri yapma kararı aldığını biliyorsunuzdur. Bir Malfoy için aile herşeyden önce gelir. Bu yüzden babasının oğlu olduğunu biliyordu.

Dışarı çıktığı zaman aradığı yerde kızı bulamadı. Sinirle geriye dönüp giderken aramaya koyuldu. Kendi kendine söylenirken aradığı kişi büyük ağaçlardan birinin yanında olan bankta oturuyordu. Tek başına ne yapıyordu o öyle? Elinde ne bir kitap vardı ne de uğraşacak başka bir şey. Ah, kimin umrunda, bununla ilgilenmek için burada değildi.

Yanına gidip oturduktan sonra kız dönüp ona bakmamıştı. Bulutların arasından çıkan güneş ne kadar çok ısıtmasada kahverengi gözlerine vuruyordu. Albus'u bu kıza çeken şey emindi ki güzelliğiydi. O gün gidip Albus'un yanağına kondurduğu o "şirin" öpücüğü gördüğü zaman kızın kafasını koparıp Quaffle yerine sahada kullanmaları için James'e verebilirdi. Yinede kendi arkadaşını düşünüyordu. Bu kızdan hoşlanmamıştı bir kere ve şu dünyada hanginiz en yakın arkadaşınızın, sizin hoşlanmadığınız biriyle çıkmasını isterdiniz? Ayrıca kızla aynı binadalardı ve Albus'un o sersem kızı Scorpius'a emanet etmesi için milyarlarca sebep olsa bile göze batan şey en yakın aradaş oldukları olurdu. Dönüp şimdi kızın suratına bir tane geçirmek istiyordu. Siniri iliklerinde hissederken kızın sesini duymuştu.

"Sorun mu var?" dedi. "Her şey yolunda! Aylardır duyduğum salak bir ses rüyamda beni bir şeylere ikna etmeye çalışıyor, kafayı yediğmi düşünmeye başladığımda bu şeyden kurtulmak isterken daha sana hiç bir şeyden bahsetmediğim halde gelip tılsımımdan haberin olduğunu söyleyip elime bir bileklik tutuşturuyorsun, takacağım zaman herşeyin yoluna gireceğini söylüyorsun ve hemen ardından annemin kafayı sıyırdığını görüyorum, Weasley gelip yanımda ağlıyor, bana ismimi söylüyor, Drew denen psikopat beni patakladığında yardımıma koşuyor, en yakın arkadaşım senin için benden uzaklaşıyor. Nora di Antonio, herşey yolunda!" diye bağırmak istesede sadece başını "yok" anlamında sağa-sola sallamıştı.

"Gözünün altındaki hiç öyle demiyor ama."

"Bir şeyleri öğrenmekte zorlanmadığını idda eden kız, bu konuda daha fazla sormaya devam edeceksen eğer söyle ki sanada erkenden bir aynısından yapayım." diye onu yanıtladı. Kız kaşlarını kaldırdıktan sonra "Neden geldiğini söyle o halde." dedi. Tabii ya, Scorpius o an seninle oturup konuşmaya meraklıydı sanki. Gerçekten morluktan vazgeçip burnunun ortasına bir tane indirmek istiyordu. Bu kıza karşı bu sinirinin neden gün geçtikçe arttığını anlamasa da bunu pek fazla kurcalamayacaktı.

Gümüş bilekliği geri kıza uzatırken "Şanssızlıktan başka bir halta yaramadı." dedi.

"Saçmalama ve hemen onu geri tak! Olacaklardan ben sorumlu değilim, Malfoy. Seni uyarıyorum, esas onu takmazsan neler yapabileceğinden haberin yok! Sana bunları gösterme ya da anlatma gibi bir imkanım yok. Seni ikna etmeye çalışıyor ahmak ve sende gidip inanacak mısın? Dediklerini yapacak mısın? Senden neyin, ne istediğini bende bilmiyorum ama bu bunu öğrenmeye çabalamadığım anlamına gelmiyor. Tüm derdim Albus. Arkadaşı olmasan sana o bilekliği vermek gibi bir iyilik bile yapmazdım. Ona zarar vermenden korkuyorum." dediği zaman Scorpius kontrol edemediği sinirlerinin emrine uyup ayağa kalkmıştı. Bağırarak "Ne biliyorsun sen? Nereden biliyorsun? Lanet olsun, kimsin sen?" dediğinde de bu sefer kızda ayağa kalkmıştı.

"Ne mi biliyorum? Yapacaklarının kötü şeyler olacağını biliyorum, Malfoy. Neler olduğundan emin değilim ama kötü olacakları ortada değil mi sence? Kafanı kurcalayan bir başka soru da gerçekten bunları nerden bildiğim mi? Kehanet profesörü neden soyismimi duyar duymaz benimle özellikle görüşüp ders almam için ricada bulunduğunu sanıyorsun? İtalya'da sadece safkanlığımız ve babamın mesleği sayesinde bu kadar çok ünlüyüz sanıyorlar, ne kadar komik. Gözünün dibini göremeyecek kadar aptalsın, Malfoy ve bu aptallığın yüzünden sevdiğim kişiye zarar vermene oturup göz yummayacağım. Tak onu ve her şey son bulsun."

Sinirden kalp atışlarının hızlanmaya başladığını hissettiğinde elindeki şeyi bakmadan yere fırlatıp bir eliyle kızın boğazına yapışıp onu hızla ağaca çarpmıştı. Kalbi resmen kulaklarında atarken kız iki eliyle çocuğun bileğini kavramıştı. Hayır, henüz sıkmıyordu, sadece onu ağaca sıkıştırmıştı.

"Ne biliyorsan anlat yoksa o kafanı patlatıp sana Albus'un bendeki değerini bilmene yardımcı olmayan o koca beynini özgür bırakırım. Rüyalarım hakkında her ne bok biliyorsan anlat!" dedi dişlerinin arasından.

Kız gayet sakin bir şekilde "Bilmiyorum dedim sana. Hissediyorum, parça parça rüyalar görüyorum ama sahi şu an kafamı patlatıp o koca beynimi özgür bıraktığında acaba Albus'da senin değerin ne olurdu? Bugün ne kadar çok soru içerikli cümleler kullanıyorum öyle. Sana yardımcı olmaya çalışıyorum ve sen gelmiş burda beni boğmaya çalışıyorsun. Annen sana yardımlaşmayı öğretmedi mi, Malfoy?" deyince kızı hızlıca kendine çekip aynı hızla onu geri ağaca çarpmıştı. Acıyla inlemesinden başını vurduğuna emin olmuştu.

"Annem bana senin gibi sürtüklerle konuşmamayı öğretti ama o senin Albus'a, en yakın dostuma zarar vermemem için engellemeye çalıştığın sesin yüzünden şu anda o kadının nerede olduğundan senin haberin var mı? Annemin onun yüzünden ne halde olduğundan haberin var mı?" derken son kelimeleri bağırarak söylemişti.

"Bırak beni, Malfoy." dediği zaman onu dinlemeyip parmaklarını sertçe bastırdığında. İki el Scorpius'u omzundan tutup çekmişti. Kızı bırakıp omzundaki elleri itmek için arkasını döndüğünde Vaughn şaşkın gözlerle ona bakıyordu.

Gitmek için arkasını döndü ama Vaughn onu durdururken Scorpius "Dokunma bana!" diye bağırıp giderken Vaughn'un Nora ile ilgileneceğinden emindi.

Albus'a kesinlikle bir şey anlatıp anlatmaması umurunda değildi ama o an "keşke o sürtüğü öldürseydim" diye düşünmeden de edemiyordu.

Son VarisWhere stories live. Discover now