39 - you'll never know what thay might do

3.1K 306 348
                                    


|Flashback|

"Johannah!" Aşağıdan babasının sesini duyduğunda, üstüne giyindiği elbiseyle kendini aynadan süzdü ve kulağına götürdüğü telefonu sıktı.

"Bekle biraz." dedi telefondaki kişiye.

Telefonu anında aşağı indirip kapıya koştu.

"Baba?" Merdivenlere doğru seslendi.

"Yemek hazır! Hadi aşağıya gel tatlım." Babasından cevap aldığında merdivenlere doğru "5 dakikaya geliyorum." diye bağırdı. Kapıyı kapatıp kiliti çevirirken kapıdan uzaklaşarak, aynaya tekrar döndü ve telefonu kulağına götürdü.

"Gece yarısında arka bahçede bekle beni." demiş, karşı taraftan olumlu yanıt aldığında telefonu kapatıp aynada hatlarını belli eden kısa siyah elbise giydiği bedenini incelemeye başlamıştı.
Daha fazla babasını bekletmemek için, üstündekileri çıkarttı.

|Flashback end.|

"Lütfen." dedi Harry hazırladığı marmelatı Louis'nin ağzını uzatırken, Louis başını olumsuz anlamda salladı. "Aç değilim." Sesinde tek bir yaşam enerjisi yokken ağırlaşan göz kapaklarına direnmeye çalıştı.

Sabah ışıkları odayı aydınlatırken, sayısızca akıttığı göz yaşı ve bunun sonucunda gelen uykusuzluk sayesinde katlanamadığı baş ağrısıyla halsiz duruma düşmüştü. Düşünmek o kadar yoruyordu ki zayıf bedenini, bazı zamanlarda uyuyup bir daha uyanmamak istiyordu. Sam, yüzünden gecenin bir yarısı yaşadığı sinir krizi ve ardından bayılması normal geliyordu.

"Louis." dedi Harry, küçük elini avuç içine alıp göğüs kafesine götürürürken. "Hissediyor musun? Kemilerini hissediyor musun?" dedi. "Şuna bir bak." Ellerine battı her biri. "Louis, kemiklerini sayabiliyorum kaç gündür doğru düzgün yemek yemiyorsun ve ben endişeleniyorum lütfen biraz daha ye."

Harry tekrar kaşığı ağzına yöneltirken, ağzını açtı. Onu ne korkutmaya, ne de endişelendirmeye veya üzmeye hakkı yoktu. Midesini günler sonra doğru düzgün bir şeyler girerken boşluğu yüzünden rahatsız edici hissin geçmesini bekledi.

"O hâlâ burada mı?" diye sordu parmaklarıyla oynarken ardından Harry'nin gözlerine bakmaya başladı.

Harry, elindeki kaşığı bırakıp, kafasını olumsuz anlamda salladı "Kanepede sızmış." dedi elini avuç içine alırken.

Aklına gelen rüyasıyla tekrar gözleri dolarken, Harry'nin elini sıkıca tutup gülümsemeye çalıştı. "Louis nereye gidiyorsun?" Kalkmaya çalıştığında, Harry kucağında ki tepsiyi komidine koyup omzundan tekrar onu yatağa yatırmıştı ama tekrar kalkmaya çalıştı.

"O pislik her şeyi biliyor ve bana her şeyi anlatacak!" Harry'i yavaşca itip ayağa kalktı. Başı şiddetli şekilde dönmeye başlarken, düşmemek için Harry'e tutundu.

"Louis! Tanrım, lütfen uzan şuraya." Bedeni tekrar yatakla buluşurken, gözlerini kapattı. Harry'nin elini alnında hissedince gözlerini açmaya çalıştı. "Ateşin yok ama üşümüşsün ve solgun gözüküyorsun." Harry dolaba doğru ilerlerken elini alnına götürdü ateşi yok muydu?

Oysa ki, sıcaklıktan terlediğini zannediyordu.

Harry, elindeki gri kazakla tekrar yatağa dönerken, güçsüz bedeni kaldırıp göğsüne yasladı ve üstünde ki tişörtünü çıkardı. Çıplak kalan üstü için kazağı giydirdi. Yorgun bedeni Harry'nin göğsünde dinlenirken, elini onun beline sarmaya çalıştı. Harry kafasını öpüp onu kucağına yerleştirdikten sonra kollarını bedenine sardı.

dark sailHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin