Ardından Yılmaz Bey, kapıdan usulca çıkarak ilk önce gözleri kızını aramış, karşıda olduğunu görünce yanına gelmişti.

Serpil ise hiç bir şey söylemeden, hiçbir tepki vermeden hissiz hissiz oturuyordu. Onun peşinden geleceğini düşünmemişti, genellikle onunla konuşmak için fırsat yakaladığı zamanlar babasını yanından bir şekilde uzaklaştırmıştı.

- Oturabilir miyim?

- ...

- Bunu evet olarak kabul edeyim o zaman.

Yılmaz Bey, Serpil'in yanına oturdu, ilk önce ne diyeceğini bilemeden sessiz kaldı, ardından konuşmaya başladı.

- Kinli mi ayrılacağız birbirimizden be kızım?

Serpil, acı acı sırıttı:

- Kin falan tuttuğum yok benim kimseye, yanlışınız var beyefendi.

Serpil'in özellikle son cümleleri Yılmaz Bey'in içine oturmuş, canını acıtmıştı. Gerçi ne bekleyebilirdi ki? Onu küçükken görmüştü yalnızca (!) Üzerinde hakkı mı vardı?

- Kızım, biliyorum beni affetmeyeceksin, seni küçükken bırakıp gittim, ne aradım ne sordum... Ama ben hata ettim kızım...

- ...

- Yaptıklarımı hemen affetmeni beklemiyorum senden, ama bugün varız, yarın yokuz... O yüzden, hakkını helal edip tekrardan...

Serpil, aniden ayağa kalkıp, babasına doğru döndü ve tıslar gibi, hafif yüksek bir sesle bağırarak:

- Ya sen benim sabah sabah canımı sıkmak için mi geldin yanıma? Bu zamana kadar neredeydin? Şimdi oldun diyelim ne değişti.. Benim onca sene babasız geçen günlerim geri mi geldi? He??

Serpil, bu cümlesinden sonra biraz duraksadı ve burnunu hafif yukarı kaldırıp, dudaklarını büzüp, dişlerinin arasından konuşmasına devam etti:

- Çok bekledin baba, çok. Gelmek için dünyanın tersine dönmesi gerekiyormuş (!) Sen benim için ölüsün. Bir daha yanıma da gelme sakın.

Dedikten sonra hızlı adımlarla, adeta koşarcasına binaya girdi. Girdiğinde Aynur Hanım ile karşılaşmıştı.
Aynur Hanım, yarı şaşkın, yarı ciddi bir ifadeyle kızına bakıyordu.

Serpil, öfkeden burnundan soluyordu, annesini görünce ağlamaya başlamıştı.

- Kızım?

-Anne, ya biz gidelim buradan, ya da onlar. Artık benim onlardan birini görmeye tahammülüm kalmadı, aynı ortamda olmak istemiyorum!

- Serpil. Aklını başına devşir. Çocuk gibi davranmayı bırak, sen güçlü bir kızsın...Bu arada babana ettiğin lafları duydum, onunla bir daha böyle konuşmanı istemiyorum.

Aynur Hanım'ın eski eşini savunması Serpil'i şaşırtmıştı. Önce yere, sonra annesine baktı, ardından gözlerini kaçırarak kendi toparladı ve daha fazla uzatmak ve çocuklaşmak istemediğinden hiçbir şey söylemeden yukarıya çıktı.

* * *


Aradan yaklaşık iki hafta geçmişti, kazasız belasız ve tehlikesiz... Tertemiz kıyafetler, doyan mideler, güvende hissedebilecekleri bir alan... Tertemiz ve taralı saçlar, sakalsız yüzler...
Her şey çok iyi gidiyordu.

Akif Hoca, Zafer, Gülşah, Yılmaz Bey ve Taner, ön bahçedeki arabanın içine oturmuş, Akif Hocanın isteği üzerine eski sanatçılardan bir şarkı açıp dinliyorlar, aynı zamanda muhabbet ediyorlar, Taner'i de yakından tanıyorlardı.

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now