BÖLÜM 26

2.3K 208 21
                                    

- İşte!

Gökalp, sol cebinde olduğunu eliyle yoklayıp anlamıştı. Adamın cebinden araba anahtarını aldıktan sonra:

- Gidelim!

Gökalp, yerinden kıpırdamayan Didem'in kolundan tutarak evi terk etti.
Apartman kapısına geldiğinde, dışarıya baktı, görünürde kimse yoktu.

- Didem dinle! Sen burada beni bekle, ben gelene kadar sakın dışarıya çıkma!

- Sen nereye gideceksin!

- Evime. İlacım evde, parçalanarak ölmesem belki de astımdan ölebilirim. Kriz tekrar ederse, ilaç yoksa nalları dikerim anlayacağın.

- Sırt çantandan bahsediyordun ? Çantanda değil miydi ?

- Yok almamışım çıkarken, aldım zannediyordum bende.

- Çok dikkatli ol!

- Merak etme.

Gökalp, cebine koyduğu tabancayı çıkardı:

- Nasıl kullanacağını biliyor musun?

Gökalp, silahı inceledi, şarjörünü açtı, dört kurşun vardı, geri kapattı.

- Şuradan çekiyoruz işte, sonra gez göz arpacık.

Daha önce hiç silah kullanmamış olan Gökalp, kulaktan dolma bilgilerine güvenecekti eli mahkum. Nişancılıkta iyi olduğunu düşünüyordu, bilgisayar oyunlarında çok iyi nişan alıp, rakiplerini indiriyordu, fakat durum farklıydı, bu gerçek hayattı. Yapabilir miydi ?

Didem:

- Bende gelseydim seninle...

- Hayır sen kal. Benim gitmem daha uygun. Ben hallederim.

- Tamam burada bekleyeceğim o zaman. Kendine dikkat et. Allah yardımcın olsun.

- Amin.

Gökalp, bıçak sol elinde, silah sağ elinde dışarı çıktı, ortalıkta zombi göremedi, bu sokağın sonuna doğru koşmaya başladı, yandan dolanmamıştı, iki saat önce orası zombi doluydu. Güvenemiyordu.

Sokağın sonuna geldi, köşedeki duvara yaslanıp karşıdaki evine baktı, birkaç zombi boş boş gezinmekteydi. Düşündü, eğer hızlı sessiz hareket ederse onları haklamasına gerek kalmayabilirdi. Artık sabrı kalmamıştı, ne olursa olsun diyerek kendi sokağına doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Aradan kendi sokağına gelince bir arabanın arkasına geçip, eğilerek zombileri gözledi, apartmanının önünde yerde ceset yiyen zombiyi görünce, kafasında onu haklama planı yaptı, sessizce yaklaşıp, bıçağı beyine saplarsa, sokağın ilerisindekilerin de dikkatini çekmezdi böylece.

Yavaşça olduğu yerden çıktı, temkinli adımlarla ilerlemek zorundaydı, onu görürse saldırabilir, diğerlerini de başına toplayabilirdi.

Bıçağı kaldırıp sıkı sıkı kavrayan Gökalp, ağır adımlarla, yerde ölüyü parçalayan ve karnına yüzüne soka soka iştahla yiyen kadın zombinin arkasına geldi, yerde yatan adamın yüzüne baktı, bu Firdevs Teyzenin kocası Adnan Amcadan başkası değildi. O esnada yerinde kalakalmış, yapmaması gereken bir şey yapmış, ses çıkarmıştı. Ayağının önündeki boş gazlı içecek kutusuna çarpmıştı. Suratını adamın bağırsaklarından çıkarıp, ağzı yüzü kan içinde olan zombi ağzındaki lokmasını yuta yuta ayağa kalkıp arkasını döndü. 

"Aman Allahım!" dedi Gökalp, bu kişi yerde yatan Adnan Amcanın eşi Firdevs Teyzeydi. Bu kadın onun annesinden sonra geliyordu, ona yıllarca sahip çıkmış, ikinci bir anne, bir babaanneydi onun nezdinde. Çok sevdiği, annesinden sonra en kıymet verdiği kişi ölmüştü demek ha? ölmüştü ve eşini yiyordu... (!)

Gökalp'in gözünden yaşlar ırmaklar gibi sel olup boşalmıştı... Bir an bilincini kaybettiği hissine kapılıp, başı döndü... Canı yanıyordu, hem de çok! Nasıl yapacaktı şimdi ? Elinde büyüdüğü kadını nasıl öldürecekti?

Firdevs Teyze, ona doğru yaklaşıyordu, Gökalp, ağlaya ağlaya onu geri ittiriyordu.

Duygusaldı Gökalp, hele bu olay, onu çok sarsmıştı. Onun bedeninin perişan olmasına izin vermedi ve düşünmeden kafasına bıçağı soktu. Onunla birlikte yere düştü, ağlayarak bıçağı çıkardı. Bu anı yaşamayı ister miydi ? Allah kahretsin! İstemiyordu! Kim isterdi?! Onu bu halde bırakmak istememişti...

Ağlamaktan bitap düşen Gökalp, ayağa kalkarak Apartmanına geldi. Elleri titreyerek, ardında kalan sahneyi unutmaya çalışarak kapıyı açtı, yukarı çıkıp evine girdi. Astım tüpünü aldı, babasının silahını da aldı. Kendisine tekrar bir sırt çantası hazırladı, bu sefer para koymadı, paranın esamesi okunamazdı artık, bu çok belliydi. Evdeki ikinci el feneri, piller, su ve biraz mısır konservesi...

Ve ailesinin fotoğrafı...

Kapıdan çıkarken evine son bir kez baktı, kulaklarında, evin sessizliğinin sesini işittiğini hissediyordu. Sanki boş evin duvarları bağırıyordu, bu sessiz sesler ruhunda fırtınalar koparmıştı Gökalp'in. Belki de son kez bakıyordu evine...

Güçlü olmak zorundaydı, kapıyı kapattı, kilitledi...

Ağır adımlarla apartmanın merdivenlerini inmeye başladı...

***


Didem, apartman kapısından dışarıya bakıyor, arkadaşının yarım saattir gelmemesi üzerine korkunç senaryolar düşünüyordu. Akşam olacaktı, ne uzun bir gündü...Gökalp'in acaba başı belada mıydı ? Çıkıp bakmalı mıydı?

Bunları düşünürken bir anda duyduğu silah sesleriyle yerinden hopladı.

Gökalp, evine gittiği ara sokaktan Didem'in olduğu apartmanın sokağına girmiş, karşısına çıkan zombileri indiriyordu.

Didem, kapıyı açıp dışarı bakınca koşan Gökalp'in elinde silahla ateş ede ede ona yaklaştığını gördü.

Gökalp, son kurşununu da apartmanın önündeki Hakkı Amcanın arabasının yanındaki zombinin kafasına sıkarak bitirmişti:

- Hadi koş!!

Didem, Gökalp'in yanına koştu, beraber arabaya bindiler. Gökalp, arabayı çalıştırmak için anahtarı cebinden çıkardı. Tam yerleştirirken etrafını zombiler sarmış, arabanın camlarına yüzlerini dayayarak çılgınca vurup, sinirle homurduyorlardı.

- Gökalp, bu cehennemden çıkalım artık yeter ya yeter!

Diyerek yorulmuşluğunu dile getirmişti Didem.

Gökalp, arabayı çalıştırdı ve bir an önce burayı terk etmek için gaza kuvvetlice bastı, ön cama yapışan zombileri ezmişti, biraz uğraşıdan sonra onların bedenlerinin üzerinden geçip arabayı ve kendilerini kurtarıp, yola koyuldular...

-------------

Arkadaşlar; yorum ve eleştirilerinizi bekliyorum. Lütfen eksiklerim varsa yazın. Bu hikaye yalnızca bir zombi romanı değildir. Çeşitli duygular yer alacaktır. O yüzden hikayenin temposu da zaman zaman yükselecektir... Önerilerinizi bekliyorum, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. İyi okumalar, kendinize iyi davranın. Sevgiler...

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now