BÖLÜM 33

2K 149 4
                                    

* * *

İki hafta geçmiş, dinlenme tesislerini kendilerine mesken tutmuş, aşağıdaki lokantayı günden güne eritmekteydiler.

Burada yıkanmışlar hatta aşağıdaki dükkanlardan birinden temiz elbise bile bulmuşlardı.

Gökalp, günden güne kendine geleceği yerde daha da içine kapanıyordu. Hele Didem ile Taner arasındaki yakınlaşma, onun büsbütün yalnız hissetmesine sebep olmuştu. Onun ailesinden insanlar kayıpken, onlar birbirleriyle aşk yaşayacak raddeye gelmişti. Bu tuhafına gidiyordu, Didem elinden geldiğince ona yardım etmeye çalışmıştı, ona değer veriyordu fakat son zamanlarda ondan uzaklaşmış, hele ilanı aşk ettikten sonra değişmişti her şey. Birbirlerine arkadaş gözüyle bakamıyorlardı artık.

Gökalp, böyle düşündüğü sırada, saygıyla oturduğu ibadethane den kalktı ve dışarı çıktı. Burası dinlenme tesisinin üst katıydı. Burada bay- bayan ibadethaneleri bulunuyordu. Burayı ele geçirdikten sonra burada kalıyorlardı. Didem, bayan kısmındaydı.

Gökalp, koridorun sonundaki pencerenin çıkıntısına koyduğu bıçağı aldı, hep belinde taşıdığı silahı da yoklayıp emin olduktan sonra merdivenlere yöneldi.

- Didem, sana bir şey söylemem gerekiyor... Sanırım tam da şimdi...

Gökalp, aşağıda, lokanta tezgahına dayanmış Taner'in, tezgahın arka tarafında onu dinleyen Didem'e bir şeyler söylediğini işitince birkaç basamak geri çıktı. Normalde yaptığı bir şey değildi kulak kabartmak ama aralarında ne konuştuklarını çok merak etmişti.

- Bence de.

Bu kız gülerek söylüyordu bunları.

Taner, önüne baktı, yüzü utandığından kıpkırmızı olmuştu:

- Didem, şey... Ben.

- Seeen.

- Ben.

- Hee, seen.

- Ben seni seviyorum!

Gökalp, bunun olacağını biliyordu. Gidip o çocuğu sorguya da çekemezdi, iyi biriydi ve Didem halinden memnun görünüyordu.

Didem, tezgaha yaklaştı:

- Ay... Şey.. Bende seni seviyorummm!!

Taner ve Didem, mutluluktan havaya uçuyordu. Taner, bunu duyduğuna o kadar sevinmişti ki, vereceği tepkileri kontrol edememekten endişelenmişti bir ara. Tezgahı dolandı ve Didem'in yanına geldi. Taner, Didem'in yüzünü iki eliyle nazikçe ellerinin arasına alıp kendine çekmek istedi. Didem, elleriyle onun boynunu elleriyle kavradı ve dudaklarını onun dudaklarına yaklaştırdı. İkisinin de kalbi yerinden çıkacak gibiydi.
Didem ve Taner tam öpüşecekken Gökalp daha fazla dayanamadı ve aşağı indi. Ayaklarını merdiven basamaklarına öyle sert vura vura iniyordu ki, Taner, Didem'in dudaklarına bir buse konduramadan bir anda korkmuş, Didem'i hızla kendinden uzaklaştırmış, kendisini de geri çekip sırtını tezgaha çarpmıştı. İkisinin de suratında şaşkınlık ve korku ifadesi vardı.

Gökalp, yüzünde biraz alaycı ve fazlasıyla ciddi bir ifadeyle aşağı iniyor, eliyle alkış tutuyordu.

İnerken:

- Öhöm Öhöm. Bölmedim umarım gençler! Yanlış bir zamanda indim galiba. Ben gidiyorum. Rahat rahat...

Gökalp, merdivenlerden inerken bunları söylemişti, indikten sonra yüzlerine bakmadan kapıya doğru devam etti.

Taner:

- Gökalp, nereye?

Gökalp, durdu ve yavaşça yerinden kıpırdamadan kafasını ağır ağır Taner ve Didem'e çevirdi. Öyle bir çevirmişti ki korku filminden kopmuş bir sahne gibiydi adeta.

Gökalp, dişlerinin arasından tıslar gibi ürkütücü bir ses tonuyla konuştu:

- Size ne (!)

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now