BÖLÜM 48

1.8K 123 1
                                    

MEDYA: ESİN


İstanbul'dan yaklaşık elli mil uzaklıkta, Avrupa Otoyolu üzerindeki bir dinlenme tesisinin önünde hummalı bir işbirlikçi çalışma göze çarpıyordu. Yaklaşık yedi kişi tesisleri didik didik edip yağmalamış, neredeyse işe yarar ne varsa alıp, dört tane üstü açık tipli kamyonetin kasalarına yerleştirmişti.

Ve benzinlik marketinin kapısı açılmıştı, marketten; yirmi iki - yirmi üç yaşlarında, bir yetmiş beş'den biraz uzunca, endamlı, sarışın, mavi gözlü, açık tenli, siması, bakınca karşısındakine huzur nakşettiren, güzel bir genç kız çıkıyordu.

Genç kızın üzerine morumsu, kollarını kıvırdığı kareli ekose gömlek ve bacaklarını kavrayan dar paça kot pantolon giymiş, ayaklarına ise siyah ve tabansız tipten bir ayakkabı geçirmişti. Genç kız, hem giyinişi ile, hemde tenine uydurduğu mis gibi bir parfüm ile tepeden tırnağa tertemiz görünüyordu. Ona bakanın hayran olması muhtemeldi. Bu da onu bildiği için, cazibesini daha çok kullanır, özellikle erkeklerin üzerinde yan etki bırakarak, her istediğini şartsız koşulsuz yaptıran bir kadın haline gelmişti zamanla. Şimdi her ne kadar eskisi gibi olmasa da, grubundaki insanlar üzerinde küçük bir otorite kurmayı başarmıştı. Her kez onun sözüne saygı gösteriyor, bir şey olduğunda kararlarını onun fikri olmadan vermeye kaçınıyorlardı.

Fakat kötü kalpli bir insan değildi, aksine çok iyi kalpli bir kızdı. Fakat saf sayılacak kadar temiz değildi.

Genç kız marketten çıkmıştı. Yan tarafa baktığında, birkaç kişinin içeride son kalan şeyleri çıkardıklarını gördü, birkaçı da kamyonetlerini benzinle doldurmakla meşguldü.

Yerdeki cesetlerin üstünden atlaya atlaya yürüyen kız, binadan çıkan arkadaşlarına doğru seslendi:

- İşiniz bittikten sonra şu yerdeki cesetleri de toplayıp yakın. Bir daha gelmemiz gerekebilir, o yüzden bunları burada görmek istemiyorum!

Tesislerin merdivenlerinden yük taşıyan grup, emrivaki den hoşlanmamıştı. Fakat yapmak zorundalardı...

Genç kızın arkasından çıkan arkadaşı, seri şekilde atlayıp, kamyonetlerin yanına ilerleyen arkadaşına biraz hızını arttırarak yetişmişti:

- Esin, onlara biraz sert davranmıyor musun? Sonuçta burada hiçbirimiz rütbeli değiliz öyle değil mi?

Esin'in, arkadan bağladığı ve yanlardan birkaç tutam serbest bıraktığı bukleleri hızla ona doğru çevrilmişti:

- Disiplinli olmak zorundayız, hepimiz!

- Anlıyorum seni canım ama biraz daha yumuşak davransan?

- Bak Deste, bana karışmaya kalkma tamam mı? Sizi topraklarımıza alıp, yaşayacak yer, yiyecek yemek, içecek su vermeseydik sersefil olmuştunuz. Bunu unutma! Ona göre kimse nankörlük yapmasın! Aklınızı kullanın. Ev sahibi biziz!

Esin'in bu sert söylemi karşısında neye uğradığını şaşıran Deste, sinirlenmiş fakat belli etmemiş ve karşılık vermemişti.

Tam o sırada yan taraftan gelen genç bir adam, Esin ve Deste'nin bir anda hafifçe ürkmesine sebep olmuştu.

Genç adam:

- Kamyonetler tıka basa doldu, işe yarar pek de bir şey kalmadı neredeyse. Ne zaman dönüyoruz?

Esin, ona cevap verecekken gözü elinde tuttuğu çerçeveye takıldı:

- Elindeki ne?

Genç adam elinde tuttuğu resim çerçevesini kaldırdı ve Esin'e uzatarak:

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now