BÖLÜM 67

1.3K 99 5
                                    

Herkes ani duygu geçişleri yaşamış, Gökalp'in en son çaldığı neşeli bir şarkıyla tekrar neşelerini bulmuşlardı. Gökalp, uzun zamandır eline almamış hatta sesinin güzel olduğunu bile unutmuştu. Ama şimdi insanın ruhunu dalgalandıran bu eylemi yaptığı için mutluydu ve insan olduğunu hissetmişti.

Seçil:

- Gökalp senin sesin bu kadar güzeldi de neden ben bilmiyordum? Bilseydim seni sunucusu olduğum 'O ses senin işte' programına aldırırdım yarışmacı olarak... Muhakkak ne yapar eder alınmana yardım ederdim. Bu sesle sen kesin finale bile kalırdın. Keşke başvursaydın.

Serpil:

- Seçil abla biz onun adına internetten başvuru yapmıştık, hatta üçüncü sezonunda yarışmanızın formatı değiştiğinde siz sesi güzel olanların evine baskın veriyordunuz, Ertuğrul'la sizi arayıp ihbar edecekken hep mani oldu açık göz. ama istemedi, kaçtı hep. Demiştik; çık televizyona, izleyelim seni, şansın yürür belki ünlü olursun, sana oy atarız telefonla, mahalleyi seferber ederiz falan, yok dedi beni bulaştırmayın.

Gökalp, mutlu olmuştu ve içinden keşke yapsaydım demişti. Yapsaydı sanki ne olacaktı (!)

Seçil:

- Gökalp, konsevatuar bölümü okumayı düşünmedin mi?

- Abla düşündüm ama olmadı, cesaret edemedim. Liseden sonra tercih yapmadım, bir sene boşta kaldım, sınavlara tekrardan hazırlandım, sonra annem ve çevrem tercih yapmam için baskı yapmaya başlayınca ben de daha fazla dayanamadım, sonuç olarak halkla ilişkiler okudum...

Gökalp, eski günlerden konuşunca içinde bulundukları dünyadan uzaklaşmış, dışarıyı unutmuştu. Ve kendisini iyi hissetmişti.

* * *


Biraz daha birlikte keyifli vakitler geçirdikten sonra Perihan Hanım binanın kapısını kilitlemişti. Bütün hanımlar, yukarı kattaki Hademe Perihan'ın evinde sıkışıp uyumuş, erkekler ise aşağıdaki sınıflardan birinde sıraları birleştirerek, önceden hazır olan battaniye ve yastıklı rahatsız yataklarına yatmış, yeni gelenler de kenarlardaki yumuşak süngerli geniş bankların üzerinde, sınıfın  dışında biri bir köşede, diğeri başka köşede geceyi geçirmişti.

Gün yavaş yavaş ışımaya başlamış, okulun kapısından pencerelerinden içeri süzülen ışık süzmeleri içeriyi aydınlatmaya başlamıştı.

Serpil, erkenden kalkmış, Perihan Hanım'ın odasında, yere serdikleri, Aynur Hanım, Perihan Hanım, Seçil, Cankut, Gülşah ile birlikte sıkış pıkış uyudukları battaniyenin üzerinde esnedikten sonra üzerlerinden atlayarak dışarıya çıktı, kapının önünde duran ayakkabısını giydi, yan taraftaki tuvalete gidip yüzünü yıkadı, ardından ağır adımlarla aşağıya indi, merdivenleri bitirdikten sonra kapıya doğru ilerlerken duyduğu bir sesle irkilmişti.

"Kızım?"

Bu sesin sahibi Yılmaz Bey di.

Serpil, yavaşça kafasını çevirdiğinde babasının ayakta durmuş, ona bakıyor olduğunu görmüştü.

Serpil, cevap vermeyerek anlamsızca babasının yüzüne baktıktan sonra başını önüne tekrar çevirdi ve yüzüne bıkkın gibi bir ifadeyle yavaş yavaş burnundan solumaya başladı.

- Günaydın.

- Bence de (!)

Dedikten sonra ağır adımlarla kapının kilidini açıp dışarıya çıktı, orta hızda karşıda, duvarın önündeki banka geçip oturdu.

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now