BÖLÜM 32

2.3K 150 11
                                    

- Hazır mı herkes?

Gökalp, tetikte bir şekilde "Hazırım!" anlamında başını indirdi

- Bir...

- İki...

- Üç! Haydi bakalım! Gelin! Haydii!!

Taner, cam kapının üzerinde olan anahtarla, kapının kilidini açtı ve kendine doğru çekti, zaten onların varlığından haberdar olmuş zombiler, onlara ulaşmak için aradaki cam kapıya hücum edip elleriyle çılgınca yumrukluyorlardı. Cam kapı içeriye ve dışarıya da açılan tiptendi.
Taner kapıyı çekince, zombiler birbirlerini ittire ittire kapıdan fırlamışlardı. Zombiler, önlerindeki masa ve sandalyelere çarpa çarpa, onlarla birlikte merdivenlerden yuvarlanıyor, aynı anda kurşunlara hedef olup, beyninden kurşun yiyenler ölüyor, kimisi ıskalanıyordu.

Gökalp, benzin istasyonunun çatısına çıkmış, elindeki M-16 ile ateş ediyor, Didem ise yanında, eline geçirdiği tabanca ile gayet başarılı atışlar yapıyordu.

Taner ise kapıyı açar açmaz aşağıya fırlamış, elindeki tabancayla ateş ediyordu. Onun çekildiğini gören arkadaşları kurşun yağdırmaya başlamışlardı.

Art arda kurşunlar atılıyor, özellikle Gökalp, parmağını basılı tutarak seri bir şekilde ateş ediyordu.

Gökalp, kapıdan çıkanları indiriyordu, ıskaladıklarını da Taner hallediyordu, olası bir tehdide karşı beyaz arabanın üstüne çıkmıştı. Gökalp ve Didem'i başını kaldırınca görebilecek mesafedeydi. Kurşunlar havada uçuşuyor, ortalık kan gölü oluyor, Masalar ve sandalyeler delik deşik oluyordu.

Yaklaşık iki dakika kadar bir sürede dışarısı zombilerden temizlenmişti. İçeriden kimse çıkmayınca Gökalp, oturduğu yerden kalktı ve hazır merdiven koyup çıktıkları kısımdan aynı şekilde indi.

Didem ve Gökalp, Taner'e gülümseyerek yaklaşıyor, "Bitti, başardık!" der gibi bakıyorlardı.

Taner arabanın üzerinde ayaktaydı. Onların geldiğini görünce aynı tepkiyi verip oturdu ve ayaklarını açık olan camlardan içeri sokarak:

- İşte bu kadar! Artık bizi bayağı bir süre idare edecek kadar yiyecek ve suyumuz var!

Taner, Didem ve Gökalp, binaya girmişlerdi. Didem ve Taner, ellerine tabanca geçirmiş, Gökalp ise kalın, oldukça keskin bir asker bıçağıyla içeri girmişti. Bunu o istemişti, karşısına çıkacak olan bir zombiyi birebir haşat etmek istiyordu.

İçerisi aydınlıktı, ışıklar yanıyordu fakat her an lambaları patlayacakmış hissini uyandırarak yanıp sönüyordu, fazla büyük olmamakla birlikte geniş sayılabilirdi, klasik bir dinlenme tesisinden farksızdı. Sağ tarafta yemek alınan kısım bulunuyordu, içerisinde bir sürü yiyecek vardı. Onun yan tarafındaki merdivenlerle yukarı kata çıkılıyordu. sol taraflardaki sıra sıra küçük dükkanlarda, hediyelik eşyalar, oyuncaklar, lokumlar vs. vardı. Masalar ve sandalyeler içeride sol tarafta da bulunuyordu. Cam kısımları kapının yanlarından başlıyor, köşe duvarlarına kadar uzanıyordu ve özenle süslenmişti.  Sol kısımda direk gibi duvar vardı ve onun üzerinde büyük ekran televizyon monte edilmişti.

Didem, Gökalp ve Taner, ağır adımlarla ilerliyorlardı. Yerlerde ölmüş insan cesetleri vardı, bazı masa ve sandalyeler devrikti. Kimisi masanın üstünde ölmüş, kimisi sandalyeyle birlikte yerdeydi. Burada büyük bir hengamenin yaşandığı çok belli oluyordu.

Didem, Gökalp ve Taner, önlerine çıkan birkaç zombiyi de kolayca etkisiz hale getirdikten sonra, lokanta kısmına ilerlediler, bu kısım, arkasında mutfak olduğundan biraz daha içe doğruydu.

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Where stories live. Discover now