BÖLÜM 4

3.8K 285 17
                                    

Ertesi gün Gökalp, okul çıkışı, arkadaşlarıyla sözleştiği kafeye gelmişti. Cam kapıyı ittirdikten sonra içeriye doğru baktı, tenhaydı, insanları süzdü, gözü arkadaşlarını arıyordu. Sağ taraftaki cam kenarı masaya oturmuş olan arkadaşları Ertuğrul ve Serpil'in elle işaret ettiklerini görmeseydi, belki daha arayacaktı. Masanın yanına geldi, şirin süslemeli sandalyeyi çekti ve oturdu "Selam gençler, çok bekletmedim değil mi?"

Ertuğrul "Yok kardeşim yeni oturduk zaten, şimdi geldik."

"Didem gelmedi mi?"

"Annesine yardım ediyormuş ev işlerinde."

"Paranız var mı? ne yiyeceğiz ne içeceğiz bu kafe de he?"

"Var var benim bozukluğum."

"Bende de var biraz."

Ertuğrul, elinde cep telefonuyla ilgilenen Serpil'e dönerek "Heeey?? Dünyaya dön kızım. Paran var mı? Bir şeyler yiyelim."

Serpil gözlerini ayırmadan "Hıı, var dı..."

Ertuğrul telefonu Serpil'in elinden hızla çekti "Ya kanka versene şu telefonu."

"Kapalı duracak şurada iki dakika muhabbet edelim diye geldik. Çöpçatanlık yapıyordun gene birilerine değil mi?" dedi alaylı bir tavırla.

Gökalp "Araya girmeme müsaade varsa artık ne söyleyeceğiz, çay? kahve? Hadi."

Serpil "Çay içerim ben. Birkaç dilim de pasta söyleyelim. Buranın pastaları bir harika dostum."

Gökalp "Bakar mısınız?" diye garsonlardan birine seslendi, bayan garson yan masaya çayını bıraktıktan sonra ilgileneceğim işareti yaptı.

Bayan garson "Buyurun."

"Bize üç çay ve... Siz?"

"Ben bir, ay iki.. Üç dilim çikolatalı pasta istiyorum."

Gökalp "Yuh! dedi sessizce."

Ertuğrul "Ben sadece çay alayım."

"Peki efendim, 5 dakika sonra masanızdayım." dedikten sonra masadan uzaklaştı.

"Siz neden bir şey söylemediniz abi?"

Gökalp "Sen bizim için de ye."

"Puff, Gökalp, Ertuğrul, tamam Türkler, amma sardınız bugün beni makaraya ha."

Bu şirin kafede birkaç masa doluydu, karşı duvardaki büyük ekran plazma televizyon açıktı, fakat kimse izlemiyor, kendi kendine çalışıyordu.

Beş dakika sonra çaylar ve pastalar masa getirilmişti.

Gökalp kibarca, genç bayan garsona gülümseyerek "Teşekkür ederiz."

"Afiyet olsun."

Kız uzaklaştıktan sonra Serpil "Ne o lan, garson kıza mı yazılıyorsun yoksa?" dedi alaycı bir tavırla ve kıs kıs gülerek.

"Ağzına kürekle vururum."

"Tamam be kanka kızma, şaka yaptım."

Herkes çaydan bir yudum almıştı, Gökalp "Duydunuz mu dün haberi?"

Ertuğrul "Ne haberi?"

"Amerika'da bir hastalık patlak vermiş dediler haberlerde, yeni bir virüs mü türemiş neymiş."

"Nasıl bir hastalıkmış bu? domuz gribi gibi bir şey miymiş?"

"Daha kötüsü, insani fonksiyonlarını kaybediyorlarmış. Bir de, yamyamlaştırıyor dedi, bir nevi zombi gibi işte."

Serpil "Hahaha, öyle şey mi olur, çok zombi konulu film izledin galiba kanka, sallamıyorsun değil mi?"

Ertuğrul "Hakikaten he, eğlence çıkar bize öyle bir şey olursa."

"Lan dalga geçmeyin, sen de ne diyorsun kız? neremden sallayacağım? haberlerde duydum." 

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Kde žijí příběhy. Začni objevovat