BÖLÜM 30

2.1K 156 8
                                    

Ufukta güneş turuncuya dönmek üzereydi.

- Taner? Ona yardım etmeli miyiz?!

- Bırak karışmayalım, bu onun meselesi.

- Ya içeride başına bir şey gelirse?

- Yaman nişancı, görmedin mi nasıl darmaduman etti yamyamları! O kendini koruyabilecek biri!

- Yamyam mı? Sen onlara böyle mi hitap ediyorsun?

- Evet, insan yiyorlar sonuçta. (!)

- Bunlar yamyamdan da öte! Biz onlara henüz bir ad takmadık.

Dışarıda bekleyen Didem ve Taner, aralarında böyle konuşurken, Didem, bir yandan pencerelerden otobüsün içine bakıyor, Gökalp'i gözlüyordu. Gerçekten başına bir hal gelmesinden çok korkuyordu, çünkü ondan başka kimsesi yoktu ve o onun için kıymetliydi.

- Ben dayanamayacağım içeri gireceğim!

O sırada otobüs biraz sallanmıştı, bu sarsıntı içeride bir arbede yaşandığını açıkça belirtiyordu.

Didem, sesi duyar duymaz, Gökalp'in girdiği otobüs kapısına yöneldi, içeriye başını uzattı, tam o sırada Gökalp dışarıya çıkıyordu, Didem onun çıktığını görünce içi rahatlamıştı, fakat ne yaşadığını öğrenmek istiyordu. İnmesi için geri çekildi.

Gökalp'in elindeki uzun tırtıklı bıçaktan kan damlıyordu. Yüzü hissiz ve moralsiz karışımında bir yerlerdeydi. Ağır adımlarla, yavaş yavaş otobüsün kapısından çıkıyor, basamakları iniyordu.

Didem:

- Gökalp, iyi misin?

- ...

- Ne oldu içeride? ... Şeyma Teyze, Şayeste Teyze? Onlardan birini mi gördün?

Gökalp, son basamağa geldiğinde durmuştu, yere baktı, ardından bıçağı yere fırlattı.

- !!! (!)

***

Gökalp, Didem ve Taner, yola düşmüş, geldikleri Dinlenme Tesislerine geri dönüyorlardı. Araba orada kalmıştı, Gökalp, yerinde duramayıp, hızını alamadığından arabayla gitme fikri aklından dahi geçmemişti.
Asfaltın üzerinde, ağır adımlarla geldikleri yöne doğru ilerliyorlardı. Gökalp'in yüzü oldukça bitkin ve moralsizdi.


45 Dakika Önce...

Gökalp, adete nefesini tutmuş, koltukta oturan, yüzü kırık cama girmiş olan kumral saçlı kadının kafasını, kırık camların yüzüne bata bata çıkartıp kendisine doğru yavaş yavaş çevirişini, korkudan yüzü bembeyaz olmuş bir şekilde, gerim gerim gerilerek, eğer annesi çıkarsa nasıl öldüreceğini bilemeden, kıpırdamadan izliyordu.

Çok zor bir durumdu! Belki de oradan uzaklaşırdı hemen. Bilmiyordu! Korku ve endişeden bayılacak gibi oluyor, yüreği pır pır, eli tetikte, gözlerini kısmış bir şekilde bekliyordu.

Kadın kafasını çıkartıp Gökap'e döndüğünde, Gökalp gözyaşlarına boğulmuş, elindeki bıçağı hızla ve defalarca üzerine gelmek için koltuktan kalkan hastalıklı kadının beynine saplamış, ilk sapladığında bıçak çıkmamış, onunla birlikte yere düşmüştü. Salya sümük ağlıyor, bir yandan da bıçağı çıkarıyor, defalarca sokuyordu.

Ağlayarak:

- Özür Dilerim!...

Dedi, sesini kendisi bile tanımamış, boğazı düğümlenmişti!

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"حيث تعيش القصص. اكتشف الآن