Onları çardakta otururken buldu. O yağmurun çardağı aslında sırılsıklam ettiğinden emindi ama kolay bir büyü ile normal haline getirilmesi mümkün olmuştu belli ki. Yavaş adımlarla gitti ve o da oturdu. Albus sinirle "Neredesin sen lanet olası?" diye bağırdı. Bugün ne kadar çok 'nerede' kelimesi geçmişti öyle. Daha önemlisi, Weasley'in bakışlarını fark ettiğinde aslında uyanık olduğunu söylememe kararı aldı ve "Uyuyordum. Yani sanırım. Kısa sürdü aslında ama başımdaki ağrıdan bir haberin olsa o kısa uykuya bile şaşırırdın." dedi. Cidden iyice şiddetlenmişti. Emma ona hastane kanadına gitmesini söylediğinde, Scorpius boşvermesini söyledi. Geçmesini istemiyordu. İstemiyordu çünkü annesine olan şey kendinin suçuydu. Kendi kendini cezalandırmak denilebilirdi belkide. Tony "Berbat gözüküyorsun. Ceketin ve pantolonun çamur olmuş. Saçlarından bahsetmiyorum bile. Sana ne yaptılar?" diye sorduğunda Vaughn "Geceyi nerede geçirdin bari onu söyle." diye Tony'nin sözüne ekledi. "Haritada gözükmesen bu kadar sormazdık bakma öyle. Zaten Rose buldu seni. Uyurken bulmuş yatakhanenizde." dedi Albus. "Başımın ağrıması umurunuzda değil mi?" dedi. Weasley sessizce "Özür dilerim, Malfoy." dediğinde içini tekrar garip bir duygu kapladı. Ne olduğunu anlamadığı bir duygu. Olumlu olmadığına bahse girerdi ama ona terslemeden aslında haklı olduğunu söylemek istedi. Dönüp ona bakmadan refleksle sarı saçlarını karıştırdı. Ceketinin kollarına baktığında dirseklerine kadar cidden çamur olduğunu gördü. Aslında kıyafetlerinin düzeni ve temizliğine düşkün bir insandı. Örneğin bir gömlek giydiğinde düğmelerini Albus'un her zaman yaptığı ve düzeltmediği gibi eksik iliklemiyordu. Şu an pek umurunda değildi. Arkasına yaslanıp parmaklarıyla oynamaya başladı. Tekraren "Scorpius" dememesi hoşuna gitmiş miydi gitmemiş miydi bilinmez ama iki türlüde ses tonunda ki pişmalığı kulaklarını doldurmuştu. Pişman olmamalıydı çünkü haklıydı. Kız pes etmeyerek "İstersen hastane kanadına kadar seninle gelebilirim. Başının ağrısı-" soluğunu seslice verdikten sonra sözünü kesti ve "Sus, Weasley. Sen konuştukça daha çok ağrıyor çünkü." dedi ona bakmadan. Kız hızlıca kalkıp çardaktan çıkarken Emma'da arkasından kalkmıştı. Turuncu saçlarını savurarak arkasına döndü ve "Gelme!" diye bağırırken aklına annesinin bağırışı geldi. Başını kaldırıp baktığında ifadesini çözemiyordu. Kendini rüyanın gerçek olmayacağı ile ilgili bir tek bu kız kandırabilirdi belki. Her zaman mantıklı düşünmeye bakardı. Diğerleri bir konu tartışırken olayın tersine ikna edebilecek kadar güzel bir ikna yeteneği vardı. Belki ikna etse babası gelene kadar onda da işe yarardı kim bilir. 

Emma sakin olmasını söyledikten sonra yavaşça yerine oturmuştu. Scorpius, Weasley'nin okulun içine girdiğini gördü. Diğerleri fark etmemişti ama siyah saçlı birinin onun peşinden gittiğini gördüğünde boşvererek bakışlarını tekrar parmaklarına indirdi. Belki kafasını dağıtır diye gelmişti ama işe yaramadığı ortadaydı. Uyusa belki olurdu ama gördüklerini ve duyduklarını boşverse bile -böyle bir şey zaten olmayacaktı- uykuya dalamayacak kadar başı ağrıyordu. Beynini kurcalayan garip sesin sahibi ona gözükmemeye kararlıydı belli ki. Ne olduğunu anlasa belki ona göre hareket edebilirdi. Her kimse kendine göre akıllıca hareket ediyordu. Gözükmemesi onun için iyiydi çünkü Scorpius o zaman nereden yardım alabileceğini ya da ne yapabileceğini bilebilirdi. Ona sürekli "Safkan" diyordu. Ne Malfoy ne de Scorpius. Her zaman aynı şekilde seslenmişti. Peki ya geçenlerde söylediği güç meselesi neydi? Hiç farklı hissetmiyordu. Sadece... güçsüz. Bir insana birisi bir güç verdiğinde farklı hissederdi, değil mi?  "Güç lazım... Daha fazlası lazım" ne demekti peki? Ne için lazımdı? Neyden lazımdı? Lanet olsun. Mesele eğer safkan olmasıysa zaten okulda bir çok safkan vardı. Gidip Nora di Antonio ile uğraşsaydı ya. Salak kız zaten Albus'un kıçından ayrılmıyordu günlerdir. En azından arkadaşıyla rahat takılmak için fırsatı olurdu. Nedenini anlaması güç olsada bu yeni kızdan hoşlanmamıştı. Pekala güzel dedi hoş dedi fakat... Sevmiyordu işte nedeni ne olursa olsun. Başını kaldırıp ona baktığında Albus'un gömleğinin yakalarını düzelttiğini gördü. Albus ise Scorpius'a bakıyor, düşünceli olduğunu belli edercesine alt dudağını kemiriyordu. Hep yapardı. Yalnız kaldıklarında onu iyi bir sorguya çekeceğini de biliyordu. Birbirlerinden bir şey saklamazlardı çünkü.

Sessizce çardakta otururken Corrine yanlarına gelmişti. Vaughn ayağa kalktığında oturmasını söyledi ve gidip yanına oturdu. Koluna girip "İyi misin?" diye sorduğunda Vaughn gülümseyerek başını 'evet' anlamında salladı. Tony'de Corrine'i taklit edip Emma'nın koluna girmiş ve sesini incelterek "İyi misin?" diye sorduğunda Emma hızlı olmayacak bir şekilde onun karnına vurmuştu. Tony acıdığını söyleyerek geri çekildiğinde Emma'nın ifadesi hala aynıydı. Ona aldırmadan Scorpius'a döndü ve "Rose'un gerçekten anlık bir sinirle söylediğini biliyorsun değil mi, Scor. Yani, gerçekten bunun için pişman. Sana onu affet demiyorum ama bunu bilsen yeterli olur diye düşünmüştüm" dedi. Şu kızı herkes gözüne sokmasa olmuyordu sanki. Geceyi ormanda geçirmesinin sebebi belki Weasley olabilirdi evet. Fakat o olmasa annesine neler olduğunu öğrendiyinde iş işten belki geçmiş olacaktı. Kabul ediyordu, turuncu kafalı kıza kahrolası bir teşekkür borçluydu. Orada söyledikleri yalan değildi tabii. Bunların hiç birini dile getirmeden sadece "Ne zamandır içinde tutuyormuş acaba bunuda söyler misin, Em?" diye yanıtladı. Kız cevap vermek için ağzını açtığında "Tamam artık tartışmaya gerek yok. Gerçekten unutun gitsin." dedi ve ayağa kalktı. Albus "Nereye?" diye sorduktan sonra ceketinin kollarını düzeltip "Tek kalmak istiyorum, Albus. Bir sorun mu var?" dedi. Cevap beklemeden "Güzel. Sonra görüşürüz o halde." dedi ve çardaktan çıktı.

Koruluğa geldiğinde yere uzandı ve ellerini başının altında birleştirdi. O kadar çok dolu olmazdı burası ve onu sakinleştirirdi hep. Sessizliği dinlerken ağrı hala aynıydı ve rahatsız etmeye devam ediyordu. Gözlerini kapattı. Onu şaşırtacak şekilde gördüğü şey annesi değil karanlık olmuştu. Biraz gevşerken uyku onu yavaş yavaş eline alıyordu sanki. Belki bir şeyler daha görürdü kim bilir. Uyumayı deneyecekti. Kalkıp yatağa gitmeye üşeniyordu. Uykuya dalarken tek umudu bir şeyler öğrenebilmekti.

Saçlarında yumuşak hareket eden parmakları fark ettiğinde hiç bir şey yapmadan gözlerini kapalı tutmaya devam etti. Onu kimin böyle güzel uyandırdığını bilmiyordu ama devam etse iyi olurdu çünkü bu çok hoşuna gidiyordu. "Albus'a bundan hoşlandığını söylediğinde duymuştum, Malfoy. Böyle uyandırılmak hoşuna gidiyor biliyorum." dedi elin sahibi. Hiç bir şey unutmaz mıydı bu kız? Gözlerini açmadan "Devam et, Weasley. Uyandırılmayı sevmem ama hoşuma gittiği konusunda doğru hatırlıyorsun." dedi. Kız devam ediyordu etmesine fakat Scorpius boynunun ağrıdığını hissediyordu. Biraz sonra inleyerek kaşlarını çattığında kız "Ne oldu?" diye sordu. Gözlerini açtı ve kollarını başının altından çekti. "Boynumun kopacağına dair yemin edebilirim. Sanki başımdaki lanet ağrı yetmezmiş gibi..." dedi. "Bir saattir burada uyuyorsun ve hala ağrıyor mu cidden?" diye sorarken hala saçlarıyla oynuyordu. Kızın eline umursamadan oturduğunda elini çekmişti saçlarından. Scorpius sol gözünü ovaladıktan sonra boynunu da ovaladı. Ona bakarak "Uyku saatlerimi takip etmiyorsundur umarım." dedi. "İnsan gibi bir soru sordum, Malfoy." şaşırmış gibi yaparak "Vay canına! Demek ki bazen insan gibi konuşabiliyormuşsun, Weasley!" derken eli hala boynundaydı. Kız ona küçük cam bir şişe uzatırken tek kaşını kaldırıp bakmıştı. "Ne bu?" diye sordu. "Ağrı kesici. Madem hastane kanadına gitmiyorsun bende kafandaki ağrının geçmesi için vazgeçmiyorum." dedi. "İstemediğimi söyledim." "Fikrini sormadım." dedi hızlıca. "İstemiyorum dedim sana!" diye bağırdığında kız öfkeyle dişlerini sıkarak "İnsan olmayı sende denesene aptal." dedi. "Bak, özür dilemene gerek yok tamam mı? Kendini pişman da hissetme ve aynı zamanda suçlu da hissetme. Senin yüzünden olan hiç bir şey yok. Yani, gece gelmemem başka bir meseleydi. Senin sözlerine kafa yorup kendi moralimi bozacak değilim." dedi. Bir kaç saniye öylece birbirlerine baktıktan sonra kız şişeyi alıp cebine koydu. Çocuğun ensesine bir tane geçirdiğinde Scorpius acıyla bağırmıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdığında aynı ses tonuyla "Umarım boynun gerçekten kopar, Malfoy!" dedi ve ayağa kalkıp arkasına bakmadan gitti. Merlin'in sakalı gerçekten çok hızlı ve aniden vurmuştu. Boynu gerçekten kopabilirdi işte! İnleyerek elini boynuna attığında korkunç ağrı sinirlerini bozuyordu. Hızla kalktı ama aniden dengesini sağlayamazken ağaca tutundu. Bir küfür savurarak dikleştiğinde sıcak bir banyonun iyi geleceğine emin olarak hızlı adımlarla okula doğru ilerledi.

Son VarisTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon