Bölüm III

5.5K 524 138
                                    

Büyük ve etrafı sarmaşıklarla kaplı bir evdi. İşin ilginç yanı, bu kadar büyük olmasına rağmen hiç ilgi çekmiyordu.

Mine, derin bir nefes alıp kapıyı çaldı. Biraz beklediler ama kapıyı açan olmadı.

"Alohomora!"

Kapı gıcırdayarak açıldı. İçerisi zifiri karanlıktı. Üç arkadaş Lumos büyüsüyle etrafı ayınlattı. Evi gezmeye başladılar. Mutfaktan gelen sesler üzerine yönlerini oraya çevirdiler.

Muftakta, küçük boy tüplü televizyonundan Esra Erol'u izleyen kadın, üç çocuk ve bir ejderhadan oluşan grubu görünce bir çığlık koyverdi.

"Şşşt! Sakin ol, sana zarar vermeyeceğiz. Biz Arthur Weasley'nin oğullarıyız. Onu tanıyorsun, değil mi?"

Kadın çığlık atmayı kesti. Birden gözleri doldu ve hışımla Fred'in yakasını tuttu.

"O pislik herif beni kızımdan ayırdı!" diye bağırdı.

"Her ikinizin iyiliği için! Ayrıca bakanlık tarafından görevlendirilmişti!" diye karşılık verdi Fred, yakasını kadından kurtarırken.

"İşte, onu sana geri getirdik." dedi George.

Kadın, Mine'ye baktı. Gözlerindeki yaşlar durmaksızın akıyordu artık. Mine'nin yüzüne dokunarak: "Ona ne kadar da benziyorsun." diyebildi.

* * * * * *

"Yani ismin Anne Madison Young?"

"Hayır. Tom'un geri dönme ihtimaline karşın ismim değiştirildi. Gerçek ismim Ayşen Mary Yalçın."

"Ayşen Mary Yalçın mı?" Mine'nin kafası karışmıştı.

"Babam Türktü." diye açıkladı annesi.

Biraz daha konuştular. Ardından, Mine, Voldemort'un dönüşünü anlattı.

Mary, Voldemort'un döndüğünü öğrenince zaten bembeyaz olan suratı daha da soluklaştı. Gözlerindeki korku apaçık belliydi. Garip davranmaya başlamıştı.

İçecek getirmek üzere, çocukların yanından ayrıldı. Salona geri döndüğünde iki eli de arkasındaydı. Yavaş yavaş Mine'nin yanına ilerledi. Aralarında bir kaç metre mesafe kala, Boncuk aniden Mary'nin ellerine hafiften üfledi. Mary, acı bir çığlık koyarak; elindekini yere düşürdü. Yere düşen metalin sesi çınladı neredeyse boş olan odada.

Üç arkadaş asalarını çekip kendilerini korumaya aldılar.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye bağırdı Fred. "Onu öldürmeye mi çalışacaktın? Pislik babasının yarım kalan işini bitirmek miydi amacın?"

Mary, delirmiş gibiydi. Kıpkırmızı gözlerinden yaşlar akarken kahkaha atıyordu:

"Anlamıyor musunuz? O bir hortkuluk! Tom, ruhunun bir parçasını günlüğüne bırakmıştı. Kalan parçası da lanetin teptiği gece, Mine'nin bedenine yerleşti! Mine yaşadığı sürece Tom da yaşayacak! Ondan kurtulmanın tek yolu kızı öldürmek!"

Hogwarts'ta Türk CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin