Hogwarts'ta Türk Cadı

Bölüm VI

"Sirius, hayır!" diye bağırdı Hermione.
"Bilmeye hakkı var." dedi Sirius. "Annenle babana neden hiç benzemediğini düşündün mü? Peki ya kaşındaki yara izinin cidden küçükken kazara mobilyaya çarptığın için olduğunu mu sanıyorsun?"

Mine sıradaki sorunun Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? olmasından korkuyordu.

Sirius'u baştan sona süzdü: Saçı sakalı birbirine karışmış, orman kaçkını tipli bir adamdı. Azkaban'da permatik yok herhalde, diye düşündü.

Asasını ona doğru tutmaya devam ederek dikkatle dinliyordu.

"O mugglelar senin ebeveynlerin değil." dedi Sirius. "Sen Voldemort'un kızısın."

"Ne?" diye çığırdı Mine. Bu doğru olamazdı. Onun babası Mahmut Evliyaoğlu'ydu.

"Hayatı boyunca bulanıklarla uğraşan Voldemort, gidip bir mugglea aşık oldu. Yahudi bir kıza aşık olan Adolf Hitler gibi." Güldü. "Muggle tarihi her zaman ilgimi çekmiştir."

Tek gülenin o olduğunu fark edince eski ciddiyetine döndü: "Öhöm. Evet, sen de o yasak aşkın meyvesi olarak dünyaya geldin. Tabii, baban, soyunun bir mugglela devam etmesinden utanç duyacağı için anneni öldürmeye kalktı. Bakanlık anneni yıllarca sakladı. Sen doğduktan sonra da, seni ondan aldılar. Koruması için Lily ve James'e verdiler. Voldemort kısa sürede izine ulaştı. Lily ve James, seni ve Harry'yi canları pahasına korudu. Bu yüzden siz ölmediniz, sadece ufak birer yara iziyle kurtuldunuz. Ama en yakın arkadaşlarım öldü ve hepsi senin suçun!"

Mine donakalmıştı. Gözleri doldu ve zorlukla: "Peki ya annem?" diyebildi.

"Voldemort sizi öldürmeye çalışırken lanet geri tepti. Bazıları öldüğünü düşünüyor ama hayır. Sadece güçlerini kaybetti. Ve şimdi tekrar toparlamaya çalışıyor. Muggle annene gelince, o hayatta. Eminim seni bulmaya çalışmıştır ama bu imkânsızdı."

Sirius'un öfkesi geçmişti. Hatta gözlerinde merhamet duygusu vardı.

"Lily ve James öldükten sonra Harry'i Dursley'lere verdiler. Seni de normal bir hayat yaşaman için büyücü dünyasından uzak bir yere, Türkiye'ye; sıradan bir ailenin yanına yolladılar."