Bölüm I

8.1K 675 479
                                    

"Kızım gel hele şu notlarına bir bakalım. Evet, www.ehogwarts.meb.k12.uk  enter." Notlara biraz göz gezdiren babası söylenmeye başladı: "Evladım, bu ne? Bitki Bilimi dört gelmiş?"

"Baba, o kadın bana taktı valla bilerek düşürdü notumu."

"Devamsızlık dokuz buçuk? Bu ne kızım hergelelik yap diye mi yolluyoruz biz seni o okula? Takdir teşekkür desen Hak getire..."

Babasının söylenmeleri birkaç dakika daha sürdükten sonra, ergenliğinin doruklarında olan Mine, babasına atar yapmaya başladı. Ee, atara atar yapar Ankara'nın Bebesi. Tartışma büyüyünce, Mine okulu Hogwarts'a sığınma güvencesiyle evi terk etti.

Şansına, tüm mahalle arkadaşları sokaktaydı. Birkaç saat saklambaç oynadılar. Sonra akşam ezanı okundu ve herkes evlerine döndü. Mine hâriç. Onun gidecek bir yeri yoktu. Okulun açılmasına daha bir hafta vardı üstelik. Evi terk ederken bu ayrıntıyı atlamıştı.

Derken birden önünü üç katlı, mor bir otobüs kesti. Ön camında altın harflerle "Hızır Otobüs" yazıyordu. Otobüsten mor üniformalı bir biletçi çıktı ve elindeki kağıdı yüksek sesle gecenin karanlığına okumaya başladı: "Mahsur kalmış cadı ve büyücülerin acil durum taşıtı Hızır Otobüs'e hoş geldiniz. Otobüse atlayın sizi istediğiniz yere götürelim. Benim adım Stan Shunpike ve bu akşam kondüktör olarak size ben hizmet vericem."

Mine, içeri girdi ve Stan'in: "Hadi, gazla Ern!" komutuyla muazzam bir GÜM sesi duyuldu. Mine o anda kendini yatağa yapışmış buldu.

Stan, bir Gelecek Postası çıkarmış, boş boş bakınıyordu. Baş sayfadaki uzun saçlı adam, Mine'nin dikkatini çekti.

"O adam da kim?"

"Bu adam mı? Bu adam, Sirius Black. Hiçbişiden haberin yok galba senin. Korkunç bişi. Tek bi lanetle on üç kişi öldürmüş. Daha çok gaste okuman lazım... Imm, ismin neydi?"

"Luna. Luna Lovegood." diye uydurdu Mine. Zaten Stan aklı başında biri gibi durmuyordu; farklı dilde bir isimle kafasının iyice karışmasını istemedi.

Birkaç dakika sonra: "Çatlak Kazan!" diye bağırdı Stan.

* * * * * *

Mine, kendine bir Kaymakbirası ısmarlayıp, bir köşeye oturdu. Bir tanıdık görme umuduyla etrafına bakındı. Kimseyi bulamayınca içeceğine dönüp, onun tadını çıkarmaya başladı. Ardından omuzunda iki el hissetti. İki yanına birden oturan çocukları hemen tanımıştı.

"Pek takıldığın bir yer değil, ha?" dedi Fred.

"Söyle bakalım hangi rüzgâr attı seni?" diye tamamladı George.

"Babamla kavga edip, evi terk ettim."

"Ah, takma kafana. Ebeveynler işte. Senin düşünmen gereken başka bir sorunun var. Bir hafta boyunca Kaymakbirası içemezsin, mutlaka buradan gitmen gerekecek. Evinde kalabileceğin biri var mı?"

Mine cevap vermek üzereyken Fred söze girdi: "Hey, neden bizde kalmıyorsun? Annem misafirleri çok sever."

* * * * * *

Weasley Ailesinin küçük yuvası Kovuk'a geldiler. İçerisi gösterişten uzak, sımsıcak bir yerdi. Onları, bir Weasley'ye yakışacak şekilde kızıl saçlara sahip bir kadın karşıladı.

"Fred! George! Nerelerdeydiniz? Sizin için endişelendim, haber vermeden evden çıkmak da ne oluyor?" Sevimli kadın bağırmayı bitirdikten sonra Mine'ye döndü: "Ah, merhaba tatlım. Kaşındaki yara izine bakarsak, sen Mine olmalısın. Fred ve George senden çok bahsetti." Duraksadı. "Aslında Fred bahsetti."

Annesinin bu sözü Fred'in kızarmasına neden oldu.

"Her neyse. Ben Molly Weasley."

"Tanıştığımıza memnun oldum, Bayan Weasley." dedi Mine kibarca.

"Lütfen, sadece Molly de." Ellerini çırptı. " Hadi bakalım, yemek hazır. Acıkmış olmalısınız, gelin de karnınızı doyurun!"

Hogwarts'ta Türk CadıWhere stories live. Discover now