34. Bölüm

349 51 24
                                    

Gayretlerim size yetmiyor... Yine PGY'yi bitirip Hanzade yazmaya başlayamadığım için bir ton laf yedim... Hayır yani PGY bölümlerine bir dolu oy ve yorum gelse bu yorumlara göğüs gererim ama o da yok... Hiç mi yok? Biraz oy ve yorum. Hiç mi gelmez be abla ?

Golse +50 oy ve +15 yorum yapalım be arkadaşlar :))

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

Golse +50 oy ve +15 yorum yapalım be arkadaşlar :))

34. Bölüm

Keyifli okumalar :))

Zaman mefhumunu kaybetmiş gibiydim. Achille'in gittiğinden beri ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Sadece bekliyordum. Ama burada iki geceden fazla kaldığımı biliyordum çünkü iki farklı zamanda feci halde uyku bastırmıştı. O rahatsız sandalyenin üzerinde iki büklüm uyumaya çalıştım. Uyuduğumu biliyorum ama ne kadar uyuduğum tartışılırdı. Ve elbette bitmek tükenmek bilmeyen arsız bir açlığın pençesindeydim... Neyse ki bu konuyu Achille halletti. Nasıl hallettiğini ancak tahmin edebiliyordum ama muhtemelen ikiz gebeliğimin açlığımı nasıl şiddetlendirdiğine dair bir dilekçeyle öğün hakkı taleb etmişti.

Diğer konular ise biraz daha karmaşıktı. İşin içine dahil olmadığım birkaç cinayet hatırlamaya çalıştım ama pek çoğunda benim parmağım vardı.

Belki de o yaşlı kurt bu günleri tezahür etmiş ve beni bokun her türlüsüne özellikle bulaştırmıştı!

Beklemek işte bu yüzden kötüydü! Çünkü düşüncelerimin içinde kaybolmuştum!.. Onlara vereceğim her isimle bir şekilde bağlantılıydım.

Elbette bu arada karşı taraf da boş durmuyordu. Nazlı savcı farklı zamanlarda dirayetimin kırılıp kırılmadığını ölçmek için gelmeye devam etti. Bazen sorular sordu bazense sadece anlatacak bir şeyin var mı, demekle yetindi.

Belki üçüncü günün şafağıydı; emin olamıyordum. Ancak birden içeri Calvin girdi. Öfkeliydi. Elindeki dosyaları masaya çarparken bilenmiş dişlerini dudaklarının arasından gösteriyordu.

"Patlamaları baban mı yapıyor?!"

Calvin'in peşi sıra odaya giren polis memurlarından biri adamı masadan uzaklaştırmaya çalışırken ben sandalyemde doğruldum. Patlamaları?

Bu Harvey'nin imzasıydı. Aynı zamanda da mesajı.

"Mösyö Esscoffier! Savcının izni olmadan buraya giremezsiniz!"

"Ben savcıyım!" Diye kükredi Calvin. Üzerindeki memuru silkelerken dik bakışlarını üzerime dikmişti. İşaret parmağı beni gösterirken titriyordu. "Kenan Gürsoy Fransa'da bomba mı patlatıyor?!"

Gergince yutkundum. Nazlı savcıya hazırdım ama Calvin planlarıma hudutsuzca girmişti. Ayrıca... Fransa'da bomba mı patlatıyor, derken... Beklediğim mesaj bu değildi! Patlamasını planladığım yer İstanbul'daki yalıydı; Fransa da bir yer değil.

Paris'te Gece Yarısı (+18)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ